ANTALYA (A.A) - AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik,
Bu coğrafyada büyük, güçlü, sağlam ve gece rahat uyumamızı sağlayacak bir ordu
olması gerekir. Ama bu ordumuzun cuntaların cirit gezdiği, balyoz eylem
planlarının hazırlandığı, sarıkız, ayışığı, eldiven gibi planların hazırlanmadığı
bir ordu olması lazım dedi.
Çelik, Antalya Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği konferans salonunda
partisinin il başkanlığınca düzenlenen, Siyaset Akademisi programında,
geçmişte yapılan darbeleri ve bu süreçte CHPnin tutumunu eleştirdi.
Darbe dönemlerinde insanların öğrenilmiş çaresizliğe itildiğini savunan
Çelik, Hep askerler cumhurbaşkanı seçildi. O dönemde kimsenin aklına
orgeneralin dışında cumhurbaşkanı adayı gelmiyor. Öğrenilmiş çaresizlik budur.
Orgeneralden cumhurbaşkanı adayı olmaz mı- Tabii ki olur. Teğmen de olur. Ama bu
bir kural haline gelirse sıkıntı olur dedi.
Sivil cumhurbaşkanlığının Özal ile başladığını ifade eden Çelik, Özalın
vefatının ardından Sayın Demirel ve Sayın Sezerin, ikisi de sivildi ama onlar
takım elbise giymiş orgeneraldi. Bu coğrafyada büyük, güçlü, sağlam ve gece rahat
uyumamızı sağlayacak bir ordunun olması gerekir. Ama bu ordumuzun cuntaların
cirit gezdiği, Balyoz eylem planlarının hazırlanmadığı, Sarıkız, Ayışığı, Eldiven
gibi planların hazırlanmadığı bir ordu olması lazım. Şundan emin olmalıyım. Benim
verdiğim parayla vergiyle üniforması, elindeki silahı alınan benim ordumun
mensupları günün birinde bu silahı bana doğrultmayacak. Bunu bilmem lazım. Böyle
bir ordu çok saygın bir ordudur. Darbecilikten, darbecilerden yakasını kurtarmış
olan ordu, o zaman dünyanın güçlü ordularından birisi haline gelir diye
konuştu.
-Bürokratik cumhuriyet, demokratik cumhuriyete dönüştü-
Çelik, tipik bir geri kalmışlık göstergesi olan darbenin Gana, Gine, Uganda
gibi ülkelerde olduğunu belirterek, Biz darbe kelimesinden kendimizi
kurtarmalıyız. İngilizler, sözlüklerinde darbe karşılığı bir kelime olmamasıyla
övünür. İngiltere, Fransa, Hollandada darbe duydunuz mu- Portekiz, İspanya,
Yunanistan da 70li yıllarda bitirdi. Türkiye, AK Parti ile şuraya geldi.
Bürokratik cumhuriyet, demokratik cumhuriyete dönüştü dedi.
Egemenliğin kayıtsız şartsız milletin olduğunu, milletin de bu egemenlik
hakkını ilgili kurullar eliyle kullandığını dile getiren Çelik, şöyle devam etti:
Ama siz 400 milletvekiliyle iktidara gelin. Siz kanun mu çıkarırsınız.
Sizin karşınıza Anayasa Mahkemesini koymuşlar. O diyor ki ben bilirim. 411
milletvekili kılık kıyafetle ilgili bir kanun çıkarmıştı. 11 Anayasa Mahkemesi
üyesi olmaz dedi, olmadı. 367 ile ilgili Anayasa Mahkemesinin verdiği yüz
karası kararı biliyorsunuz. Siz yönetmelik mi tüzük mü çıkarırsınız genelge mi
yayımlarsınız, Danıştay ile ben önünüzü keserim, orada durdururum. Eski bir
Danıştay başkanına Gazi Orduevinde Cumhurbaşkanı, Başbakanın huzurunda dedim ki,
sayın başkan, sizin adamlarınız haber alsa ki Hüseyin Çelik Kızılayda yürüyor,
yürütmeyi değil yürümeyi durdurma kararı alır. Bu nasıl hukuktur böyle.
Eski cumhurbaşkanlarından Ahmet Necdet Sezer, zamanında AK Partiyi bir
muhalefet partisi gibi muhatap alıyordu. Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu ayrı bir
şey, YÖK ayrı bir imparatorluk, medya ayrı bir imparatorluk. 2003 yılında Milli
Eğitim Bakanlığım döneminde YÖK Başkanı Kemal Gürüz rektörleri topluyor, Kara
Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman Paşaya YÖK Kanununu görüşmeye gidiyorlar. Bana
gazeteciler görüşümü sordu. Ben de yarın birkaç general çağıracağım, obüs
toplarını konuşacağız... Ne alakası var deyince askerliğim topçu olarak
yaptım. Kara Kuvvetleri Komutanı YÖK Kanunu hakkında konuşursa benim de obüs
topları üzerinde konuşma hakkım var. Bu komedi değil mi- Bütün bu yanlışlıkları,
cumhuriyet adına maskaralıkları olması gereken diye dayattılar.
-Yabancılara mülk satışı-
Çelik, yabancılara mülk satışıyla ilgili kanuna yapılan eleştirileri
değerlendirerek, şunları kaydetti:
Çıkardığımız kanun mütekabiliyet kanunudur. Yani hangi ülke benim
vatandaşıma mülk, arazi satıyorsa, ben de ona satarım. Bunun neresinde gariplik
var- AK Parti metrekare metrekare memleketi satıyor diye aleyhimize propaganda
yapıyorlar. Paranız varsa Londranın yarısını satın alabilirsiniz. Avrupa
ülkelerinin birçoğunda böyle bir sınırlama yok. Atatürk, Demirel, Menderes
döneminde de toprak satıldı. Bir yerde satılan yerler, imarlı arazinin yüzde
10unu geçemez. Hatayda bu dolmuştu. İktidarımızda Hatayda bir metrekare
satılmamıştır.
Bir dönem misyonerlerin memlekette kol gezdiğinin söylendiğinin ifade eden
Çelik, Malatyadaki kitapevi cinayetini biliyorsunuz değil mi- Bunu yapanlar
şunun için yaptılar. Rahip Santaronun öldürülmesi, Danıştay saldırısı, Hrank
Dinkin öldürülmesi... Bunu muhafazakar AK Parti iktidarının oluşturduğu
atmosferden etkilenen insanların yaptığı şeklinde anlattılar. Diğer taraftan da
dinimiz elden gidiyor diye yaygara kopardılar. Rahşan Ecevit bile din elden
gidiyor dedi. Dinimiz kaldı Rahşan Hanıma... diye konuştu.
Avrupada 5 bin cami bulunduğunu, bunların üçte birinin kiliseden camiye
çevrilme olduğunu aktaran Çelik, Birisi Kıbrısı satıyorlar dedi. Sonra
cumhuriyet mitingleri düzenlediler. Danıştay saldırısı başörtüsü için dediler.
Bütün bunlar bindirilmiş kıtalardı. İrtica geliyor diye bir düşman icat
ediyorlar. Birileri bize çelme takmaya çalışıyor. Ama irademize sahip çıkarsak
hiç kimse bizim bileğimiz bükemeyecektir dedi.
Hüseyin Çelik, Suriye konusunda hükümete yönelik eleştirilere ilişkin ise,
Beyni küçük olanlar Suriyeden bize ne diyor. Evimin bitişiğinde evi olan bir
çılgın, evini yakmaya çalışırsa bana ne der miyim- Benim evime de sıçrar.
CHPnin duruşu Çin, Rusya, İran ile beraberdir. Arap Baharı, Filistin, diğer
uluslararası meselelerde sözü dinlenen, itibarı olan bir ülke var ifadesini
kullandı.
Çelik, daha sonra katılımcıların sorularını yanıtladı.
(HS-MUR)