ELAZIĞ (A.A) - AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Numan kurtulmuş,
Eski sistemin civataları söküldü, gevşetildi. Ama eski sistemin bütünüyle o
civatalarının sökülüp milletin istediği yeni bir sistemin kurulması lazım dedi.
Kurtulmuş, Elazığda sivil toplum örgütleri ve iş adamlarıyla bir
restorantta yemekte bir araya geldi. Kurtulmuş, burada yaptığı konuşmada, sivil
toplum kuruluşlarının birikimli olmasının ülke siyaseti için bulunmaz büyük bir
nimet olduğunu kaydetti.
Türkiyede siyasal sistemin uzun yıllar boyunca Tepeden inme anlayışını
içererek yürüdüğünü, bu nedenle millet-devlet kaynaşmazlığı ortaya çıktığını
ifade eden Kurtulmuş, şunları söyledi:
Mesela derin devlet lafı. Türkiyede çok şükür büyük mesafeler alınmış
olmasına rağmen hala derin devletin bütünüyle ortadan kaldırılamadığını
söylüyoruz. Ne demek devletin derini sığı olur mu- Devlet dediğiniz şey aslında
soyut bir kavramdır. Aslolan halktır, millettir, insandır. İnsanı yaşat ki
devlet yaşasın. Devlet dediğimiz şey insanın yaşaması, insanın özgürlüğü,
adaletle hükmedilmesi dünyanın nimetlerinden pay almasıyla işler.
Geldiğimiz nokta itibariyle tüm 1980 sonrası 32 senelik süre içinde çok
önemli mesafeler alındı. Ancak hala örneğin Türkiyede derin devletin bir türlü
bütünüyle sona erdirilmesi noktasında tamamiyle bu işin bittiğini söylemek mümkün
değildir. Eski sistemin civataları söküldü, gevşetildi. Ama eski sistemin
bütünüyle o civatalarının sökülüp milletin istediği yeni bir sistemin kurulması
lazım. İşte bundan sonra önümüzdeki 20-30 yılların en önemli siyasal gündem
maddesi budur. Milletin istediği istikamette bir siyasal sistemin kurulması,
sözün, kararın, yetkinin milletten başka hiçbir gücün elinde olmadığı bir siyasal
mekanizmanın kurulması. Tam manasıyla demokrasinin oturması. Millet de bizlerden
bunu bekliyor. Aslolan bu anlamda milletin istediği istikamette siyasal sistemin
değiştirilmesini bu millet öngörüyor.
-Askeri vesayet-
Kurtulmuş, salonda dağıtılan kağıtlar aracılığıyla sorular aldı. Kurtulmuş,
Türkiye Cumhuriyeti askeri vesayetten gerçekten kurtuldu mu, yoksa sesini
keserek sessizliğe mi itildi- Bu konuda gerekli adımlar tam anlamıyla atıldı mı-
sorusu üzerine Türkiyede vesayet sisteminin düzeneklerinin tam manasıyla ortadan
kaldırıldığını söyleyemediklerini kaydetti.
2010 referandumunun bu konuda atılmış önemli bir adım olduğunu ifade eden
Kurtulmuş, şunları söyledi:
Balyoz, Ergenekon gibi bir takım şeyler... Gerçekten önemli mesafeler
alınmıştır. Hepimiz de biliyoruz ki Türkiyedeki askeri darbelerin hepsinin
arkasında uluslararası güçler vardır. 28 şubat, 12 Eylül, 27 Mayıs, 12 Mart da
böyledir. Bunların hepsinin dış destekleri vardır. Ses kayıtlarında bunları
hepiniz izlediniz. Yani zaten dışarı destek verseydi balyoz milletin tepesine
inecekti. Dışarı destek vermediği için inmedi. Türkiyede bu vesayet sisteminin
düzeltilmesi konusunda büyük mesafe alınmıştır. Ama hala Anayasal sistemden
kaynaklanan bir takım problemler ortada durmaktadır. Mesele şartlar müsait olursa
ihtilal yapıp, yapmamak değildir. Şartları ilelebet ihtilal yapmaya namüsait hale
getirmektir. Bunun da yolu anayasa değişikliğinden geçiyor. Evet soruyu soran
arkadaşıma diyorum ki bu tehlike bütünüyle bitmiş değildir.
-Kürt sorunu
Kurtulmuş, katılımcılardan birinin Türkiyenin en büyük sorununun Kürt
sorunu olduğunu ve bu halledilmeden terörün ortadan kalkmayacağı yönünde görüş
bildirmesi üzerine Türkiyede maalesef Kürt ve terör sorununun zaman zaman
birbirine karıştırılarak konuşulduğunu söyledi.
Türkiyede Kürt vatandaşlarının büyük bir çoğunluğunun hiç bir zaman
ayrılıkçı hareketlere büyük oranda destek vermediğini ifade eden Kurtulmuş,
Meselenin terör kısmı güvenlikle alakalıdır. Ancak meselenin esas çözülmesi
gereken kısmı Kürt sorunu kısmıdır, çözülmesi gerekir. Burada da Türkiyenin
cesur davranması lazım dedi.
Dünyadaki tüm ayrılıkçı taleplerin din ve mezhep farklılığı ile dil meselesi
olarak ortaya çıktığını, Kürt siyasal hareketinin geldiği, tıkandığı noktanın da
dil meselesiyle ilgili talepler olduğunu ifade eden Kurtulmuş, buna karşın
Hükümetin TRT-6 yayını, üniversitelerde Kürdoloji bölümlerinin açılması, ana
dilde savunma hakkı verilmesi icraatlerını örnek gösterdi.
-Allaha olan inancım bağlılığım artıyor
Bu alanlarda adımların atıldığını, bunların da bir lütuf olmadığını, bu
ülkede yaşayan herkesin kendi dilini, kültürünü geliştirmesinin doğuştan gelen
insan hakkı olduğunu ifade eden Kurtulmuş, şöyle devam etti:
Kendi adıma söyleyeyim. Birisini bilmediğim bir dili konuşurken Kürtçe,
Zazaca, herhangi bir dilde konuşurken duyduğum zaman benim Allaha olan inancım,
ağlılığım artıyor. Çünkü Allah diyor ki Yerin ve göğün yaratılmasında,
dillerinizin ve renklerinizin farklı farklı olmasında Allahın varlığının
delilleri vardır. Hiç birimiz hangi anadili konuşacağımızı tespit ederek dünyaya
gelmedik. Dolayısıyla bu ülkede yaşayacak olan herkes kendi ana dilini kültürünü,
istediği gibi ama bir ayrışma vesilesi olmadan kullanabilir, kullanmalıdır.
Devlet de bunu verirken bir lütuf, ihsan olarak değil çok doğal bir insan hakkı
olarak verir.
30 yıllık PKK terörüne bakın. Kullanılan araçların en başında bu geliyor.
Ama bir çok şey verilmiş, bir çok gelişmeler kaydedilmiş ve bundan da kıyamet
kopmamış. Dolayısıyla dil meselesindeki önemli adımlar, kalan adımlar atılırsa
Türkiyede Kürt meselesine ilişkin çok büyük sorunlar çözülmüş olacaktır.
-Süreç baltalanmaya çalışılacak-
Kurtulmuş, bu sorunun çözümünü istemeyen karanlık mahfillerin süreci
engellemeye çalışacaklarını belirterek, şunları söyledi:
İşte Oslo görüşmeleri deşifre edilmesi gibi. Habur görüntüleri maalesef
bütün milletin yüreğini dağladı. Arkasından milletvekillerinin yolda terör
gurupları ile kucaklaşması gerçekten herkesi rencide etti. Tüm bunlar Kürtlerin
hakkını hukukunu geliştirmeye yönelik adımlar değil. Tam tersine bu ülkenin özgür
yurttaşları Kürtlerin haklarının kısıtlanmasını sağlamayacak adımların atılmasını
sağlamak için yapılmış işlerdir. Yani sürecin baltalanmasına dönük yapılmış
işlerdir.
Biz burada bunu bir insan hakkı olarak görüyoruz. Bunu sadece bir Kürt
meselesi olarak da görmeyin. Herkes kendi dilini, kültürünü, anlayışını, yaşam
tarsını istediği gibi özgürce yaşayacak bunu bir ayrılık vesilesi olarak ortaya
koymayacak. Sonuçta hepimiz Hz. İbrahimin torunlarıyız. Hz. Muhammedin
ümmetiyiz. Hepimiz bu ülkenin çocuklarıyız.
Muhabir: Ömer Fansa
Yayıncı: Erdem Gültekin