ELAZIĞ (A.A) - AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Süleyman Soylu,
CHP heyetinin Esed ile görüşmesiyle ilgili Yine aynı günde Sayın
Cumhurbaşkanımıza yaptıkları ziyaretin de ben Esed ziyaretiyle çok örtüşük, anlam
bütünlüğü içerisinde olduğunu düşünüyorum dedi.
Soylu, Elazığda DSİ 9. Bölge Müdürlüğünde basın mensuplarıyla bir araya
geldi. Soylu, bir gazetecinin, CHP heyeti ikinci kez Esed ile görüştü. Bu
konuda neler söyleyeceksiniz- sorusu üzerine, CHP heyetinin bunu ikinci sefer
yaptığını, çok masum bir meselenin, hikayenin içerisine kendi görüşme taleplerini
sokmaya çalıştıklarını söyledi.
Suriyede onlarca, yüzlerce hatta binlerce insanın katledildiğini belirten
Soylu, şöyle konuştu:
O katledilen insanları, katleden kişiye meşruiyet sağlayan bir sürece
taşımış oluyorsunuz. Türkiyenin ana muhalefet partisi Türkiyenin siyasal
hayatında önemli yapı taşlarından bir tanesidir, tasvip ederiz etmeyiz.
Türkiyenin önemli kurumudur. CHPnin böyle bir kısıt düşünce içerisinden bütün
seçmeninin kendi iradesini temsil ediyormuş gibi ortaya koymuş olduğu davranışın,
ben CHP seçmeni tarafından da kabul edildiğini zannediyor değilim. Yine aynı
günde Sayın Cumhurbaşkanımıza yaptıkları ziyaretin de Esed ziyaretiyle çok
örtüşük, anlam bütünlüğü içerisinde olduğunu düşünüyorum. Yine benim kanaatim,
elbette ki Sayın Cumhurbaşkanımızdan randevu isterlerse Cumhurbaşkanımız
nezaketen bu randevuyu vermekle yükümlüdür, bu randevuyu verir. Ancak Türkiyenin
büyük meselelerini siyasal çıkarcılıkla taktik siyasete döndürmek benim kanaatime
göre 20. yüzyıl politikalarıdır. Yani geçmiş asrın politikalarıdır. Bunu doğru
bulmak mümkün değildir.
-Kılıçdaroğlunun yapmış olduğu mesele sorumlu bir siyaset tarzı
değildir-
Soylu, kendilerinin Batının, kuvvetli ülkelerin yaptığı gibi çıkar temelli
dış politika ortaya koymadıklarını aktararak, Bugün bizim 4-5 milyar dolarlık
belki daha yüksek yani Halep ile Kilisin, Antepin bir araya geldiği bir
tabloyla karşı karşıyaydık. Ekonomik olarak da belki idari, siyasi olarak da...
Biraz iddialı şekilde söylüyorum ama biz ondan vazgeçtik. Bizim ondan
vazgeçmemizin nedeni; çıkar temelli politika ortaya koymuyoruz, ahlak temelli bir
politika ortaya koyuyoruz. Yani ahlak temelli bir süreç ortaya koyuyoruz.
Bosnaya, Filistine seyirci kalan, dünyadaki bütün afetlere, insanoğlunun karşı
karşıya kaldığı bütün zorluklara, sadece dostlar alışverişte görsün mantığıyla
yaklaşan ülkelere, Türkiye bugün bir insanlık dersi vermektedir. Suriye ile
çıkarsa, bizim orada çıkarlarımız söz konusuydu, biz onlardan vazgeçiyoruz.
Niye- Bir zalim diktatörün kendi ülkesindeki insanlara yapmış olduğu
davranışlardan dolayı ifadelerini kullandı.
CHP yönetiminin geçmiş dönemdeki yönetimleri irdelemesini isteyen ve Avrupa
Birliği ile ilgili bir meselede Başbakan Recep Tayyip Erdoğanın Uçağı
hazırlayın Türkiyeye dönüyorum dediğini anımsatan Soylu, O andan itibaren o
günkü CHP Genel Başkanı gelsin, biz bunu iç siyaset malzemesi yapmayacağız
dediğinde, Türkiye oradaki elini kuvvetlendirmiştir, bu sorumlu siyasettir. Oysa
bugün Kılıçdaroğlunun yapmış olduğu mesele sorumlu bir siyaset tarzı değildir.
Bir diktatöre ve zalime, kendi ülkesinin insanının kanını döken insana, bir
şekilde meşruiyet sağlama sürecidir. Dünyaya da Bakınız, Türkiye bu konuda aynı
düşünmüyor gibi bir mesajı iletme hususiyetidir diye konuştu.
-Çözüm süreci-
Çözüm sürecine de değinen Soylu, hiçbir gelişmiş ülkede seçim dönemine bir
yıl kala kendi toplumunun en yakıcı meselelerine bu kadar çözüme yönelik bir
yaklaşımın söz konusu olamayacağını vurgulayarak, şunları kaydetti:
Bu bir risktir, hem de büyük bir risktir. AK Parti ve sayın Başbakan bu
riski bile bile almaktadır. Çünkü Türkiyenin temel meselesi seçim değil,
yıllarca ayağını prangalarla bağlayan, onu hak ettiği konumdan daha az bir konuma
mahkum eden, enerjisini toprağa boşaltan, neredeyse yürüdüğü bütün yollara cam
diken, hangi cama basmayayım diye dikkat etmesi lazım gelen, Türkiyenin
hızını, süratini, iş yapabilme kabiliyetini, birliğini ve beraberliğini bir
şekilde azaltan bu süreçten kurtulmasıdır.
İş dünyasına sürece katkıda bulunma çağrısı yapan Soylu, ülkenin her
tarafında huzur ve refah yaygınlaştığında, ekonomik, sosyal ve Türkiyenin
büyümesine yönelik sonuçların ortaya çıkacağını belirtti.
Soylu, konuşmasını şöyle tamamladı:
Sermayenin bu konudaki çekingen tavrını, bu büyük sorunların çözümünün
önemli ölçüde iktidarın, siyasetin sırtına bırakılmasını çok anlamlı buluyor
değilim. En ufak bir vergi meselesinde her noktayı ayağa kaldıran iş alemi,
milletvekillerimizi ablukaya alan iş örgütleri ve özellikle Türkiyede medya
vasıtasıyla kamuoyu oluşturan iş örgütlerinin bu sessizliğini tam anlamıyla doğru
bulmuyorum, anlamsız buluyorum. Halkımızın yıllardır bağrına taş gibi oturmuş bu
meselenin ortadan kalmasına yönelik sorumluluk elbette siyasetindir ama siyasetin
dışında başka unsurların da devreye girmesi lazım gelmektedir. En azından bunu
tarihe bir not düşmek için böyle söylemek istiyorum. Sivil toplum örgütlerinin
biraz daha fazla bu konuda kamuoyuna yönelik adımlar atmaları gerekmektedir
kanaatindeyim. Yani keşke Türkiyede bir üniversite bu sorun çözüldüğünde ülkenin
büyüme gücüne hangi katkıyı sağlayacağına, kişi başı gelir seviyesini hangi
noktada artıracağına yönelik bir araştırmayı ortaya koysa. Çekingenliklerine
anlam verememekteyim.
Muhabir: Emrah Gökmen / Önder Felek
Yayıncı: Emine Konuk