MANİSA (A.A) - Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, yeni
anayasa çalışmalarına ilişkin, Yama dikiş tutmuyor ya bunu adam gibi yapacağız,
gelecek nesillere, çocuklarımıza iyi bir anayasa teslim edeceğiz ya da bu kavga
devam edip gidecek dedi.
Kılıç, Manisa Barosu tarafından Kültür Merkezi Lale Salonda düzenlenen
Anayasada Haklar konulu konferansta yaptığı sunumda, geçmişte yargı erkini
elinde bulunduranların konuşması, yargının toplumu dizayn etmesi ve toplum
mühendisliği yapmasından dolayı, toplumun çok büyük sıkıntılar çektiğini ancak
kendisinin böyle bir amaçla Manisada bulunmadığını dile getirdi.
Normal şartlarda, yasama, yürütme, yargı erklerinin kendi kulvarında, kendi
işini yapması gerekirken, geçmişte öyle olmadığını belirten Kılıç, şöyle konuştu:
Yargı, yasama ve yürütme arasındaki kavgaya hep beraber şahit olduk. Bu
kavgalar olurken, bence ülke çok büyük zarar gördü. Böyle bir kavganın, bu ülkede
bir daha yaşanmamasını temenni ediyorum. Bu kavga, toplumdaki bazı düşünceleri,
bazı inançları daha da derinleştirmiş, daha da keskinleştirmiştir. Bunların
tarafları arasında mesafeyi oldukça açmıştır. Onun için bugün yargı son yıllarda
eğer suskun duruyorsa aslında bu normalleşmenin ve normal olan bir tavrın ortaya
konulmasından başka bir şey değildir. Yoksa bizler bazı yanlışlıkları görüyoruz,
bazı sıkıntıların biz de farkındayız ama yargının normalleşmesi lazımdı. Bugün
belki yaşanmakta olan bu süreç, bu normalleşme gayretinden başka bir şey
değildir.
-İnsanlık onuru buna engeldi -
Kılıç, yasaların içeriğinden kaynaklanan sorunlar olduğu gibi kanunları
uygulayanların yaklaşımından kaynaklanan sıkıntıların da yaşandığına işaret
ederek, Türkiyede geçmişte bu konuda acı tecrübelerin yaşandığını ifade etti.
Anayasa Mahkemesinin geçmişte aldığı kararlara atıfta bulunan Kılıç,
şunları söyledi:
Kendi kurumumdan bahsediyorum. 1990 ile 2000 yılları, 19 partinin
kapatılmasına karar verdik. Ondan sonraki sürece baktığınız zaman, TBMMnin büyük
bir ekseriyetle 410 milletvekilinin arzu ettiği, istediği, olması gerektiğine
inandığı bir yasayı, bu kurum ortadan kaldırdı. Milletin iradesinin üstünde bir
irade olduğunu gösterdi. Böyle mi olması lazımdı- Asla. Bizler yargı olarak bu
milleti hizaya getirmeye çalıştık ama hizaya getiremedik. Olmazdı da zaten çünkü
insanlık onuru buna engeldi. Çünkü, zalimlikle ayakta kalınmazdı. Maalesef
1990lı yıllarda, daha sonraki, daha evvelki yıllarda yaşananları hepimiz
biliyoruz. Yavrularımıza yapılan o zulümler, eğitim haklarının ellerinden
alınması, eğitimlerinin engellenmesi, ikna odalarının kurulması, bir kimlikle
ikna odasına giren yavrunun arka kapıdan başka bir kimlikle çıktığını, onurunun
zedelendiğini, kırıldığına hepimiz şahidiz. Bu kadar şeye değer miydi- Ne oldu,
ne kazandık, neyi hallettik, neyi- Bu ülkenin ekonomisinden sosyal hayatından
tutun, bugün milli gelirin belki 30 bin dolar olması gerektiği yerde 3 bin
dolarlarla yıllarca didindik durduk. Bunların temelinde bu haklar ve özgürlükler
var. Bu devlete düşman insan yetiştirmekten başka bir şey yapmadık çünkü hakları,
özgürlükleri gasp edildi. Çift kimlikli insanlar haline getirdik. Ondan dolayı
insanlık onuru çok önemli. Belki bundan sonra bu tür yanlışlıklara düşmeyeceğiz.
Koca koca partileri kapattık, ne oldu-
-Yeni anayasa çalışmaları-
Haşim Kılıç, yeni anayasa çalışmalarına ilişkin olarak da geçmişteki
yanlışların bir daha yaşanmaması için ayrıntılı bir anayasa yerine çerçeve
anayasa olarak adlandırılan tarzda bir metin ortaya konulması gerektiğini
söyledi.
Anayasaların çerçeveyi belirlemesi, içeriğin ise yasama, yürütme ve yargı
tarafından doldurulması gerektiğini, aksi takdirde yine sık sık anayasa
değişiklikleri ihtiyacının ortaya çıkmasının kaçınılmaz olduğunu belirten Kılıç,
sözlerini şöyle sürdürdü:
Anayasa değiştirmek bu kadar kolay değil, çok zor şeyler bunlar. Bu zor
şeyleri ötelemenin bir tek yolu var, çerçeve anayasa yapıp, bunun içinin
doldurulmasının bu kurullara (yasama, yürütme, yargı) verilmesi lazım. Eğer bu
kurullar, bu kuralların kaliteli insanları, dürüstçe yaptığı yorumlarla içi
doldurulabilirse o zaman anayasaları sık sık değiştirmeye gerek kalmaz. Biz bu
kadar ayrıntılı bir anayasada inanın sosyal, iktisadi ve ekonomik konuda içini
dolduramadık.
Anayasa mahkemelerinin çok önemli olduğunu ifade eden Kılıç, Eğer bu
kurumlar iyi dizayn edilirse, çok büyük anayasalar yapmaya gerek kalmayacaktır
dedi.
Her sorun çıktığında anayasa değiştirmekten artık toplumun bitap düştüğünü
beliten Kılıç, Yama dikiş tutmuyor, ya bunu adam gibi yapacağız, gelecek
nesillere, çocuklarımıza iyi bir anayasa teslim edeceğiz ya da bu kavga devam
edip gidecek diye konuştu.
Kılıç, şunları söyledi:
Her sorunumuzu milletin sorunu haline getirdik. Hatırlayın sınırlarda
mayın temizleme konusu rejim sorunu haline geldi. Bıktık bu rejim sorunlarından,
yeter artık. Bu toplum artık çevre, sağlığa benzer reel sorunlarıyla baş başa
kalmak istiyor. Her kış ya şeriat geldi ya komünizm geldi ya bölündük ya
parçalandık... Bu korkularla bugüne kadar geldik. Bu ülke bu tür korkularla yok
edilemeyecek kadar sağlam temeller üzerine kurulmuştur.
-Sevgi ve güven iklimi barışı getirecek-
Kılıç, kavga ve kin kültürü ile bir yere gitmenin mümkün olmadığını, sevgi
ve güven iklimin tesis edilmesi gerektiğini ifade etti.
Sevgi ve güven ikliminin doğduğu noktada barışın geleceğini dile getiren
Kılıç, Bir tarafta kavga devam edecek, kan akacak, burada oturup masada anayasa
yapacağız, böyle bir şey olmaz. Bu barış ortamını sağlamadığımız sürece hiçbir
soruna çözüm bulamayız. Onun için demokrasinin müzakere kültürünü kullanmamız
gerekiyor dedi.
Konferansın sonunda vatandaşların sorularını yanıtlayan Kılıç, bir
vatandaşın Ergenekon davasını örnek göstererek, uzun yargılama sürecine ilişkin
sorusu üzerine şunları söyledi:
Gerçekten bir hukuksuzluk yapılıyorsa, bunu kimsenin savunması mümkün
değil. Hele hele bizim gibi hakem bir kuruluşun organının, başkanının bunu
savunması mümkün olamaz, olmamalı da ancak Türkiyede yaşanan bir şey var; bunu
üzüntüyle seyrediyorum. Türkiye, adalet, hukuk dendiği zaman birkaç tane davaya
endekslenerek değerlendirilmeye başlandı. Şimdi uzun tutukluluk, uzun yargılama
süreçleri dendi, doğrudur, bunları ben de kabul ediyorum. Türkiyenin maalesef
böyle bir hastalığı var. Böyle bir hastalığımız olmasaydı AİHMde 17 bin davamız
olmazdı. AİHM, 3 bine yakın karar veriyor, bu davaların hemen hemen tamamı adil
yargılanmayla ilgili. İhlallerin tamamı adil yargılanmayla ilgili. Demek ki
Türkiyenin bir rahatsızlığı, bir sorunu var. Bu sorunu kimsenin ötelemesi mümkün
değil, ancak benim burada eleştirdiğim bir şey var. Benim üzerinde durduğum bu.
Evet bu ülkede uzun tutukluluk ve uzun yargılamayla ilgili sorunlar yaşıyoruz ama
bunu ayırarak bir bölüm için söylemek çok adil olmasa gerek.
Muhabir: Turgay Duyar / Ufuk Kırabalı
Yayıncı: Ahmet Ekici