SİİRT (A.A) - Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, "Aslını inkar
etmek rezalettir. Çok şükür biz aslımızdan, neslimizden bu ülkede 75 milyon
insanın ortak bir noktasında buluşmuşuz" dedi.
Arınç, Siirt Öğretmenevinde sivil toplum örgütü temsilcileri ve kanaat
önderlerinin yer aldığı toplantıda, bir insanın "Ben Kürdüm" diyebilmesi
gerektiğini belirtti.
"Siirtin Baykan ilçesinde Arınç diye bir köy var, sen o köyden misin-
dediler. İlk defa duyuyorum. Siirte geldim, gittim kimse bana Arınç köyünden
bahsetmedi. Annem Antalya Alanyalıdır. Babam orada vazife yaparken evlenmişler,
oradan da bir şey duymadım. Yok dediler, sen bizim köydensin, peki nasıl
oluyor- Ama söylesinler benim için şereftir. Manisa Ege bölgesinde, oo biz bunu
bilmiyorduk, meğer bu adamda Kürtmüş dediler. Ben o gün dedim ki bakın anam bu,
babam bu ben buralıyım. Ben Yörük bir ailenin çocuğuyum. Hamdolsun bu benim için
bir iftihar vesilesidir" diye konuşan Arınç, ancak ırkçı olmadığını vurguladı.
-"Şerefli bir sütten gelmem yeterli"-
Şemdinlinin veya Beytüşşebapın bir köyünden, Diyarbakırın mezrasında
doğmuş bir insan, Kürt veya Arap olsaydı bundan gocunmayacağını dile getiren
Arınç, "Derdim ki Rabbime, Allahım sana şükürler olsun. Beni Müslüman bir anne
ve babadan yarattın. Bu benim için yeter. Yani benim hangi anne ve babadan
geleceğimi, kendim tayin edemediğime göre, şerefli bir sütten gelmem benim için
yeterli. Bu gün de aynı şeyi söylüyorum. Arınç köylüleri benimle kardeş ve
hemşehri bilirlerse, bundan iftihar ederim. Türkiyenin de böyle olmasını
isterim. Aslını inkar etmek rezalettir. Çok şükür biz aslımızdan, neslimizden bu
ülkede 75 milyon insanın ortak bir noktasında buluşmuşuz" diye konuştu.
Annenin Kürt veya Türk olmasının farklı olmadığını, annelerin dili ve
duasının bir olduğunu kaydeden Arınç, kimin evladı ölüyorsa en büyük acının, en
çok gözyaşının ondan geldiğini bildirdi.
"Ağlarsa anam ağlar sözü zaten oradandır. Aynı kıbleye döndüğümüze, aynı
duaları okuduğumuza, aynı ibadeti yaptığımıza göre bizim aramızda bir farklılık
olmaması gerekiyor. Aldatılmış olabiliriz. İnanmış olabilirsiniz, silah almış
olabilirsiniz. Birbirimizi vurmaya gitmiş olabiliriz. Bu fitneden kurtulmak için
bir çare bulmamız lazım. Kim bulacak bunu. Partilere bakıyoruz, daha ne dedikleri
belli değil. Cesaretleri yok, korku içindeler. Bugün A, sağa dönüp B diyorlar.
İçlerinden 10 kişi çıkıyor. Böyle olsun diyor, 20 kişi çıkıyor böyle olmasın
diyor. Herkes ayrı telden çalıyor. İktidar olmaları mümkün değil, iktidara
geldikleri zaman da ne yapacakları belli değil" diyen Arınç, şöyle konuştu:
"İş bize kaldı gene, biz bunu çözmeliyiz. 10 bin kilometre yol
yapabilirsiniz. Her tarafa uçakla gidebilirsiniz, gayri safi milli hasılanız 2
trilyon dolar olur. 155 milyar dolar ihracat yaparsınız. İyi güzel ama burada bir
yara var. Bu yara kanıyor, bu yara hergün en az 3-5-10-50 canımıza mal oluyor.
Terör 35 yıldan beridir Türkiyede kan akıtmaya devam ediyor. En güçlü olduğumuz
zamanda bu işin çözümünde kararlılık göstermemiz lazım. İşte Başbakanımızın
baldıran zehri bile olsa içeceğim. Tek başıma kalsam da yürüyeceğim dediği iş
budur. Sonucu inşallah hayır olursa, bu işi, görevi yapmış olacağız. Bize neye
mal olursa olsun. Biz bunun bedelini ödemeye hazırız. Peki ne yaptık, bu güne
kadar- Yapılanlar bellidir. Bunu tekrarlamaya gerek yok, ancak İmralıdaki Öcalan
ve Öcalana bağlı olduklarını iddia eden hem silahlı gruplar, hem Kandil hem de
Türkiyedeki siyasi parti, belli bir siyasi parti ve onların milletvekilleri,
Öcalan belli bir süreci başlatırsa, bu işten netice alabiliriz diye ortaya
çıktılar."
-"Birinin ayağına diken batmasını istemeyiz"-
Çözüm sürecini MİT vasıtası ile değerlendirdiklerini, MİTin gittiğini,
geldiğini, uzun görüşmeler olduğunu bildiren Arınç, belki defalarca görüşmeler
yapıldığını, eskiden yapılan görüşmeleri kast etmediğini, önceki hükümetler
döneminde de görüşmeler olduğunu, ancak korktukları için vazgeçtiklerini aktardı.
Arınç, 1999 yılında da dışarı çıkma kararının verildiğini, ama dışarı
çıkarılırken baskın yapıldığını, 500-600 kişinin öldüğünü aktararak, karşılıklı
güvensizlikler olduğunu anlattı.
"Şöyle olursa bu iş böyle devam edebilir diye düşünüyorum. Öncelikle
silahların susması, eylemsizlik kararı, artık hiçbir yerde bombalama, intihar
saldırısı, karakol baskını, caddelerde, sokaklarda patlayıcı madde tamamen
sussun. İkincisi silahlı unsurlar dışarı çıksın. Üçüncüsü silahlar tamamen
bırakılsın. Öcalanın daha önce dediği gibi, silahlar sussun siyasettin ve
fikirlerin konuşacağı bir noktaya gelelim. Bunu kim belirleyebilir, ne için hayır
diyebilir" diyen Arınç, şöyle devam etti:
Bir üniversitede katıldığı konferansta, bir öğrenci kendisine "Eskiden şehit
cenazeleri vardı. Gözyaşları döküyorduk, herkes sokaklara çıkıyordu. Yaşasın
şehitlerimiz, kahrolsun PKK. Şimdi bunlar yok, ne oldu" dediğini hatırlatan Arınç
şunları kaydetti:
"Cin tepeme çıktı. Adama bak ya resmen 5 aydır Türkiyede eylem yok diye
üzülüyor. Cenaze sesleri gelmiyor, üzülüyor adam, sanki eskiden daha iyiydi de bu
nereden çıktı diye benden hesap soruyor. Ben de ağzıma geleni söyledim. Böyle bir
şey olabilir mi, birinin ayağına diken batmasını istemeyiz. Sen hangi cenazeden
bahsediyorsun- Bunlar kimi memnun eder. Çok şehit cenazesine gittim, gazilerle
konuştum, görüştüm. Mesela hiçbir şehit cenazesinde yakınları şunu demediler,
bizim evladımız öldü, herkesin evladı ölsün. Ben hiç bir gaziden şunu duymadım,
Benim kolum, bacağım koptu, gözümü kaybettim. O zaman herkesin bacağı kopsun,
gözü çıksın. İki şey duydum. Birincisi, Bizi bu hale getirenleri yakalayın,
hesaplarını görün, ikincisi de Ne olur, ne yapacaksanız yapın, bu ateşi
durdurun. Başka analar ağlamasın, gözyaşı olmasın. Türkiyede artık terör bitsin
dediler. Bunu söyleyen insanlara bakın, bir üniversite talebesinin söylediği lafa
bakın. Ya beni kızdırmak ya da hakikaten içinden geçeni söyledi. Bu lafı söyleyen
televizyon ekranları önünde siyasi partilerin temsilcileri var. Yazıklar olsun
onlara."
(Sürecek)
Muhabir: Nurten Aslan - Nail Kadırhan - Ayhan Mergen
Yayıncı: Erdem Gültekin