BURSA (A.A) - Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, asker
intiharları ile ilgili, İnsan Hakları Komisyonunun raporları da terörle
mücadelede şehit olanlardan daha fazla gibi bir rakam ortaya koydu. Bu bana
ilginç geldi. Konunun hem komisyonumuzda hem de bu konu üzerinde uzman
sayabileceğimiz, psikoloji, sosyoloji üzerinde tıbbi anlamda da durulması lazım
dedi.
Arınç, Tarihi Tahtakale Kapısının açılış töreninin ardından gazetecilerin
ülke gündemine ilişkin sorularını yanıtladı.
Bir gazetecinin, Bugün Bergamadan bir askerin daha intihar ederek
hayatını kaybettiği haberi geldi. Son rakamlar da intihar edenlerin şehit
sayısından fazla olduğu yönündeydi. Bununla ilgili bir değerlendirme yapmak ister
misiniz- şeklindeki sorusu üzerine Arınç, bu konunun İnsan Hakları
Komisyonunun gündemine geldiğini hatırlattı.
Arınç, komisyonun geçtiğimiz günlerde bu amaçla toplandığını ve silahlı
kuvvetleri temsilen de bazı komutanların komisyonda dinlendiğini belirterek, Bu
meclis tarihinde bir ilktir ve İnsan Hakları Komisyonu bence çok doğru bir şey
yaptı. Tabii bugün 800 bine yaklaşan gücüyle bir Türk Silahlı Kuvvetlerinden
bahsediyoruz. Zorunlu askerlik halen var. Bedelli askerlik uygulaması da bitti ve
beklentilerin aksine bedelliden istifade edenlerin sayısı çok düşük kaldı.
Şüphesiz, rakamın, miktarın yüksek olduğundan bahsedebilirsiniz, sürenin kısa
olduğundan bahsedebilirsiniz, ama gerçek şudur ki; Türkiyede zorunlu askerlik
konusu devam ediyor diye konuştu.
Zorunlu askerliğin, askere gidenler üzerinde, oranın şartları konusunda,
özellikle terörle mücadelenin çok etkin olduğu bölgelerde görev yapanlar
üzerinde, olumsuz psikolojik etkiler meydana getirmesinin mümkün olduğunu anlatan
Arınç, şöyle devam etti:
Bazılarının kendi yaşam tarzlarından, kişiliklerinden kaynaklanan
sebeplerle intihara temayülü olabilir, bazılarının bulunduğu şartlardan,
bazılarının da başka sebeplerle, ama her neyse bunun mutlaka araştırılması,
tespitler yapılması ve intihar meylinin veyahut da intihara yönlenmenin mutlaka
giderilmesi gerekir. Allah rahmet etsin, kimden bahsediyorsunuz bilmiyorum ama,
İnsan Hakları Komisyonunun raporları da terörle mücadelede şehit olanlardan daha
fazla gibi bir rakam ortaya koydu. Bu da bana ilginç geldi. Konunun hem
komisyonumuzda hem de bu konu üzerinde uzman sayabileceğimiz, psikoloji,
sosyoloji üzerinde tıbbi anlamda da durulması lazım. Eminim ki Türk Silahlı
Kuvvetleri de böyle bir olayı kabullenmeyecek ve bunun giderilmesi konusunda
kendi içinde de mutlaka tedbirler alacaktır.
Arınç, son Bakanlar Kurulunda kendisinin bir açıklama yaptığını
hatırlatarak, Milli Savunma Bakanlığının bir Disiplin Kanunu hazırladığını
belirtti. Arınç, şunları kaydetti:
Bu Disiplin Kanununda katıksız oda hapsi, göz hapsi 15 güne kadar, bir
aya kadar ve halk arasında ve askerler arasında daha çok disko diye bilinen
disiplin koğuşlarından şikayetler vardı. Ben de askerliğimi disiplin subayı
olarak yapmış birisiyim. 477 Sayılı Kanun buna izin ve imkan veriyordu. Bu kanun
tamamen değiştirildi. Diskolar kaldırıldı, komutanın kendi başına vereceği
kararlar asgariye indirildi ve yargı yolu açık tutuldu. Dolayısıyla eğer oradan
kaynaklanan birtakım ruhsal depresyonlar varsa bunları giderecek bir adım olarak,
şimdi disiplin suç ve cezalarını kaldırıyoruz, Disiplin Kurulları meydana
getiriyoruz ve bu kurulları yargı denetimine açıyoruz. Sanıyorum askerliğini
yapanlar açısından bu olumlu bir gelişme olarak düşünülebilir.
-Ben İmam Hatip mezunu değilim, babam da müftü değildi-
Arınç, bir gazetecinin, Dün BİHMEDde (Bursa İmam Hatip Liseleri Mezunları
ve Mensupları Derneği) 50. yıl kutlamalarında bir açıklama yapmıştınız. İmam
Hatip Liselerinden bazı haylazlar da çıkmıştır, şu an bir gazetede köşe
yazarıdır diye. Ahmet Hakan da Twitterden bununla ilgili bir açıklama yapmış.
Hocam da Bülent Arınça haylaz derdi şeklinde. Bu açıklamayı nasıl
değerlendiriyorsunuz- şeklindeki sorusu üzerine, Kimden bahsediyorsunuz siz-
dedi.
Ahmet Hakan yanıtını alınca, Nerede yazıyor bu arkadaşımız- diye
soran Arınç, Hürriyet cevabını aldıktan sonra, şöyle konuştu:
Sizin ağzınızdan söylenmesi daha güzel tabii. İsmini bahsettiğiniz zatın
ne ismini ne soyadını ne çalıştığı gazeteyi dün belirtmedim. Yani üzerine alınmış
olması, sizin de herhalde bu adrese teslim bir mesajdır diye düşünmenizi
saygıyla karşılıyorum. Ama o saygın gazetecimizin, ne adı ne soyadı ne çalıştığı
gazete ne de İmam Hatip Okulu mezunu olduğundan bahsetmedim. Ama herkes, anlamış
ve tahmin etmiş ki, bu bahsettiğim kişi, filan kişidir diye. Eh öyle kabul
edildiyse buna itiraz edecek halim yok. O da çok zarif bir şekilde benim de
zamanındaki haylazlıklarımdan bahsediyor. Ben İmam Hatip mezunu değilim, bir.
Babam da müftü değildi, iki. Üçüncüsü de bugün yaptığım işlerle haylazlığı hak
edecek bir noktada değilim. 30 sene Erbakan Hocamın dizinin dibinde oturdum,
onunla birlikte siyaset yaptım. Ölünceye kadar beni çok sevdiğini biliyorum. Ben
de ona hiçbir zaman saygıda kusur etmedim. Şu anda da Fatihalarımın içinde olan
bir insandır. Sevgim saygım devam ediyor. Başkalarına da tavsiye ederim. Bizim
istifade ettiğimiz, bize istikamet veren, bizi iyiliğe sevk eden herkese şükran
borcumuz var. Buradan isminden bahsettiğiniz zata da selamlarımızı,
sevgilerimizi, Tahtakale Kapısının önünden gönderelim inşallah.
(Bitti)
Muhabir: Haluk Yüksel
Yayıncı: Doğan Sarıtaş