BURSA (A.A) - Akil İnsanlar Heyeti Marmara Bölgesi Grubu Başkanı
Deniz Ülke Arıboğan, "Sırf inandığımız bir şey için sırf bu ülkede silahlar
sussun, bir gencimiz daha hayatını kaybetmesin diye bir sürü protesto, hakaret,
şuna buna rağmen yaklaşık 2 aydır debeleniyoruz" dedi.
Arıboğan, Grup Başkanvekili Mithat Sancar, Grup Sekreteri Levent Korkut,
grup üyeleri Hülya Koçyiğit, Ali Bayramoğlu, Hayrettin Karaman ve Mustafa
Armağan, kentteki bir otelde gazetecilerle bir araya geldi.
Türkiyede barış projesini, bir demokratikleşme projesine dönüştürmek için
toplumdan ciddi veriler topladıklarını belirten Arıboğan, özellikle medyanın
barışa vereceği desteğin çok büyük önemi olduğunu vurguladı. Arıboğan, 30 yıldır
süren bir çatışma ortamında çok ciddi ölçüde toplumun travmatize edildiğini dile
getirerek, "Bu çatışma, şiddet dili hayatımızın her aşamasına nüfuz etmiş
durumda" dedi.
Şiddetin kanıksandığı, çok sıradan hale geldiği bir dönemin yaşandığını,
"barış" diye adlandırılan şeyin aslında, insanların hayatından bu şiddet dilinin
de atılmasını kapsadığını anlatan Arıboğan, "Aslına bakarsanız, silahların
susması üzerinden başlatılan bu süreç çok büyük bir demokratikleşme dalgasına
doğru gitme fırsatını sunuyor hepimize ve her gittiğimiz yerde görüyoruz ki
toplumda kendini mağdur hisseden çok farklı kesimler var" diye konuştu.
Arıboğan, heyetin devlet ya da siyasetle toplum arasında bir moderasyon
görevi görmeye başladığını, ilk edindikleri verileri ara görüşmede Başbakan
Erdoğana aktardıklarını belirterek, Akil İnsanlar Heyetinin yanlış
isimlendirildiğini söyledi. "Biz aslında kendi yolumuzu birazcık el yordamıyla
bulmuş olan bir ekibiz" diyen Arıboğan, başından kendilerine verilen bir strateji
olmadığını vurguladı.
Türkiyenin çok sıkışmış bir dönemden geçtiğini ve toplumun konuşmak
istediğini ifade eden Arıboğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Kanımca Türkiyenin bugüne kadar yaptığı en demokratik hamlelerden bir
tanesiydi bu heyetin teşekkül ettirilmesi. Gerçekten bundan sonra da
demokrasimizin bütün siyasi partilerin katılımıyla oluşturulabilirse ne ala ama
en doğrusu sivil toplum desteğiyle, sivil toplumun kendi bünyesinden oluşturduğu
heyetler vasıtasıyla siyaseti yönlendirebilmesini sağlamak. Bu çok önemli bir
şey."
-"İnsanın yüreğinde ağırlık yaratan bir süreç"-
Arıboğan ve grup üyeleri, gazetecilerin sorularını da yanıtladı. Bir soru
üzerine Arıboğan, şunları kaydetti:
"Dünyada böyle bir örnek yok. Böyle bir heyet nasıl çalışır, toplumla
siyaset arasında böyle bir moderasyon nasıl yapılır, bilmiyorduk doğrusunu
isterseniz. Zaman zaman sorulara cevap veriyoruz ama gerçekten oradan gelen geri
dönüşleri de alıyoruz. Bizler için de yani insanın yüreğinde ağırlık yaratan bir
süreç. Bizim de görmediğimiz bilmediğimiz şeyleri duyuyoruz, insanların ne kadar
mağdur edildiklerini biliyoruz ve bu sadece bu siyasete ait bir şey değil,
Cumhuriyetin kuruluşundan beri birçok hükümet, mağduriyetleri görmezden gelmiş.
İnsanlardaki barışa hasreti gördüğünüz zaman, üç tane evladını kurban vermiş bir
anne çıkıp size Ben her ölümün arkasından ağlıyorum, her genç evlat toprağa
düştüğünde aynı acıyı çekiyorum dediğinde, Barış istiyorum dediğinde orada
hissedilen yürek derinliğinden eziliyorsunuz doğrusu."
"Kimi ne kadar incittiğimizin farkına varamayacak kadar hoyratlaşmış
dilimiz. Bu topluma nezaket gerekiyor" ifadesini kullanan Arıboğan, AK Partinin
projesine hizmet etmekle eleştirildiklerini, ancak barışın kendi projeleri
olduğunu, yıllardır bunu savunduklarını bildirdi.
Arıboğan, başka bir soruyu da "Siyaset arkamıza düştüyse ne mutlu bize diye
düşünüyorum. Düşmüş gibi görünüyor, inşallah böyle devam eder ve Türkiyede artık
geleceği bu kadar karamsarlıkla görmeyen bir jenerasyon yetiştirme fırsatını
bulabiliriz. Yani bunu ya bu jenerasyonda çözeceğiz ya da bundan sonrası çok daha
zor gelecek gibi görünüyor" diye yanıtladı.
-"Yaklaşık 2 aydır debeleniyoruz"-
Başkanlık sistemine ilişkin değerlendirmelerde de bulunan Arıboğan, şunları
kaydetti:
"Böylesine radikal bir anayasa değişikliğine gidilecek mi gidilmeyecek mi- O
kolay da görünmüyor doğrusunu isterseniz, ama bu tartışılacak olan bir konu.
Bence buradaki esas incitici olan şey bu toplumun maalesef artık bir rüşvet
karşılığı olmadan gerçekten iyi niyetle, halisane duygularla bir şey yapılacağına
olan inancını kaybetmiş olması. Bu bana çok acı geliyor. Mesela bize bakıyorlar,
bu adamlar para alıyordur, filan diyorlar. Almıyoruz. Hükümete hizmet ediyordur,
makam arıyorlardır. Etmiyoruz, siyasete de girmeyeceğiz, ne yapacağız bakalım.
İki aydır, sırf inandığımız bir şey için sırf bu ülkede silahlar sussun, bir
gencimiz daha hayatını kaybetmesin diye bir sürü protesto, hakaret, şuna buna
rağmen yaklaşık 2 aydır debeleniyoruz. Görevimiz bitene kadar da uğraşacağız.
Hiçbir şey de bulamazsınız arkada, kendimiz için düşündüğümüz hiçbir konu yok.
Bir ülke barış projesini sadece rüşvet karşılığında mı başlatır ya- İnsanlar
sadece kendileri için bir çıkarı olmadan sırf ülkesi için vatandaşı için insanı
için hiçbir şey yapmaz mı- Bilmiyorum, ben bu kadar kötü düşünmek istemiyorum.
İnşallah böyle düşünülmüyordur, yani yukarıda da. Ama böyle bir sürecin içine
bunların karıştırılması son derece yanlış şeyler. Bu başka bir şey, anayasada o
değişiklik olur, bu değişiklik olur onu bilmiyorum ama nihai noktada eğer
başkanlık sistemi de gelse eğer bu ülkeye ya da getirilmeye çalışılsa referanduma
gidilecek. Referandumsuz hiç kimse öyle bir radikal değişikliği bu ülkede
geçiremez, kıyamet kopar. Ama referandumda halk kabul ederse herkes de ona uymak
zorunda kalır. Ben günlerce yazı yazdım ben başkanlık sistemini desteklemiyorum.
Ama halk bunu referandumda kabul ederse ben ne diyebilirim ki-"
Bu tür tartışmaların hem siyasi beceriksizlikten hem de birilerinin çok
güzel siyasi becerisinden olduğunu düşündüğünü söyleyen Arıboğan, bu süreci
durdurmak için her şeyin bunun içine enjekte edilmeye çalışıldığını belirtti.
-"Bir al ver süreci ve gizli pazarlık süreci görmüyorum"-
Grup Üyesi Ali Bayramoğlu da bir gazetecinin, "Size ne söylendi ki bu görevi
kabul ettiniz- Dağdakinin bildiğini ovadaki bilmiyor" ifadesi üzerine, kendisine
gelen "Bugüne kadar barış ve demokrasi konusunda yaptığınızı daha organize bir
seferberlik içinde yapar mısın-" teklifinin, "hayır" diyebileceği bir teklif
olmadığı için bu işin içine girdiğini söyledi.
"Bize sizin ima ettikleriniz söylenmiş olsaydı, muhtemelen böyle bir heyet
burada olmazdı" diyen Bayramoğlu, "Eğer bize hükümet planını, varsa adımlarını,
gizli bilgilerini aktarmış olsaydı, biz sivil bir heyet olmaktan çıkar, siyasi
iktidarın ajanları, aktörleri haline gelirdik. Böyle bir şey olmadı. Bizden
istenen bizim anladığımız kadarıyla barış ve demokrasi üstünden bir fikir
ajitasyonu yapmak" ifadesini kullandı.
Ne olup bittiğinin hükümet tarafından da konunun diğer taraflarınca da
açıklandığını anlatan Bayramoğlu, şunları söyledi:
"Yeni hazırlanacak anayasa içinde temel hak ve özgürlükler alanlarının
genişlemesi çerçevesinde Kürt sorunu veya talepleri meselesi. Bu konuda bir
netlik olması mümkün değildir, çünkü anayasayı hiç kimse başka bir gruba dayatma
noktasında değildir. Henüz daha siyasi partiler arasında bile bir fikir birliği
sağlanmış değildir. Muhtemelen, hazırlanacak anayasa şu anda komisyonda. Yani
BDPnin de içinde bulunduğu komisyonda yüzde 30u üzerinde hemfikir olunmuş temel
hak ve özgürlükler maddelerini kuşatan ki bunların pek çoğu Kürt meselesine
değmektedir, karşımıza gelecek ve orada nihai kararı biz vereceğiz. Yani siz ve
ben vereceğiz, vereceğimiz oylarla, yapacağımız tartışmalarla."
Bayramoğlu, uygulama aşamasına da değinerek, "Eğer yerel yönetimlere yeni
anayasa idari yapıda yetkileri artırıyorsa, örneğin Avrupadaki özerklik ya da
yerel yönetimler şartı çerçevesinde, idari yapılanma daha ademi merkeziyetçi bir
yöne kayıyorsa ki biz onay vermiş olacağız. Bu noktada da uygulama karşımıza
çıkacak. Ben burada bir al ver süreci ve bir gizli pazarlık süreci görmüyorum"
değerlendirmede bulundu.
Muhabir: Haluk Yüksel
Yayıncı: Doğan Sarıtaş