SİNOP (A.A) - Akil İnsanlar Heyeti Karadeniz Bölgesi Grubu
Başkanı Yusuf Şevki Hakyemez, "Türkiye, Türkleri, Kürtleri, diğer etnik
kökenleriyle bir mozaiktir. Bunun sadece bir aksesuar biçiminde kalmamasını,
bunun bir zenginlik olduğunun gerçekten bilinmesini istiyoruz ve bu şekilde de
yaşamamız gerektiğini biliyoruz" dedi.
Hakyemez, Grup Sekreteri Fatma Benli, grup üyeleri Oral Çalışlar, Yıldıray
Oğur, Bendevi Palandöken ve Kürşat Bumin ile Sinoptaki bir otelde sivil toplum
kuruluşu temsilcileriyle bir araya geldi.
Süreci yöneten olmadıklarını, çözüm sürecine ilişkin hükümetle halk arasında
köprü vazifesi gördüklerini belirten Hakyemez, Türkiyenin terör sorunuyla 30
yıldır mücadele ettiğini ve bu mücadelede çok ciddi kayıplar verdiğini ifade
etti.
Sorunun çözümü noktasında hükümetin attığı adımları önemsediklerini
vurgulayan Hakyemez, şöyle devam etti:
"Hükümetin adımlarını önemserken aslına bakarsanız biz burada hükümetin
propagandasını yapmıyoruz. Çünkü bizim burada çok farklı kimliklerimizle
bulunduğumuzu söylemeye bile gerek yok. Tek ortak noktamız, akan kanın
durmasıdır. Türkiyede ilk kez bir siyaset kurumu bu biçimdeki temel bir sorunun
çözümü noktasında inisiyatifi eline almış durumdadır. O nedenle süreci
önemsiyoruz. Burada aynı zamanda Türkiye Cumhuriyetinin bölünmez bütünlüğü
noktasında bir hassasiyet gösteriyoruz. Biz bu süreci desteklerken daha güçlü bir
Türkiyenin tesisini istiyoruz. Türkiye, Türkleri, Kürtleri, diğer etnik
kökenleriyle bir mozaiktir. Bunun sadece bir aksesuar biçiminde kalmamasını,
bunun bir zenginlik olduğunun gerçekten bilinmesini istiyoruz ve bu şekilde de
yaşamamız gerektiğini biliyoruz. Hükümetin atmış olduğu bu adımı bizler
önemsiyoruz, destekliyoruz."
-"Fildişi kulelerde yaşayan insanlar değiliz"-
Hakyemez, eleştirilerden rahatsız olmadıklarını ancak eleştiri yapılırken
bir öneri de sunulmasını istediklerini belirterek, şunları söyledi:
"Bize, Hiç şehit cenazesine katıldınız mı, şehit ailesiyle iç içe oldunuz
mu, yetim başı okşadınız mı diye soruyorlar. Bu bana çok ağır geldi. Pek çok şey
aslında bana ağır gelmedi ama bu bana çok ağır geldi. Biz uzayda yaşamıyoruz. Ben
Trabzonluyum, insanların içerisinden geliyorum, Türkiyenin dört bir yanını
dolaşıyorum. Benim sınıf arkadaşım, sıra arkadaşım şehittir. Yani biz öyle ruhsuz
insanlar değiliz. Pek çok şey söylenebilir bizim için biz zaten bunları göze
alarak bu sürece girdik. Bu sürece vicdani sorumluluğumuzun gereği olarak girdik.
Vatan borcumuzun gereği için girdik. Fildişi kulelerde yaşayan insanlar değiliz."
Yusuf Şevki Hakyemez, çözüm sürecinde, bölünmez bütünlük konusunda çok
hassas olduklarını, bölücü olmadıklarını vurgulayarak, "Hassasiyet ölçülebilecek
bir şey değildir. Onun için bununla ilgili fazla teferruatlı bir şey de söylemek
istemiyorum. Yaşantımızla da bunu gösteriyoruz zaten" diye konuştu.
Terör örgütüne sempatiyle bakmadıklarına dikkati çeken Hakyemez, "Niye
bakayım ki- Aklımdan mı şüphe ettim- Böyle bir şey düşünmek bile çok garip bir
şeydir. En azından bize yapılan değerlendirmelerde bunun da bilinmesinin çok
faydalı olduğunu düşünüyorum" dedi.
-"Toplumun bu konuda söz alması çok önemli"-
Grup Üyesi Palandöken ise grup üyelerinin siyasi parti temsilcileri
olmadığını söyledi.
Gerçekleştirecekleri olumlu çalışmalar ışığında halkın düşüncelerini
Ankaraya götüreceklerini ifade eden Palandöken, "Bu çorbada tuzunuz olacak.
Sizlerin bu meseleyi çok iyi şekilde değerlendireceğinize, değerli katkılarınızla
da güzel bir yol haritası çizeceğinize inanıyorum" dedi.
Kürşat Bumin de Türkiyenin bugüne kadar büyük bir sorunla karşı karşıya
olduğunu, ülkenin bu şekilde devam etmesinin mümkün olmadığını dile getirdi.
Terör sorununun Türkiyeyi felakete götürdüğünü aktaran Bumin, "Bu mesele
şimdiye kadar topluma hiçbir zaman danışılmadı. Hükümet ve devlet kendi bildiği
gibi bu şeyi sürdürdü. Gördük ki geçen yıllar içerisinde çözülmesi bir yana daha
da ağır sonuçlar çıkarmaya başladı. Belki böyle devam ederse çözülmeden, belki
bundan sonrası daha büyük felaketleri de getirecek. Onun için toplumun bu konuda
söz alması çok önemli" ifadesini kullandı.
-"Bu iş sloganla çözülmüyor"-
Oral Çalışlar ise akil insanların gittikleri yerlerde zaman zaman protesto
edildiğini belirterek, çözüm sürecinin protestolarla değil karşılıklı konuşularak
halledilmesi gerektiğinin önemine değindi.
Terör meselesinin 30 yıldır değişik iktidarlar döneminde halledilemediğini
ifade eden Çalışlar, şöyle konuştu:
"Buna rağmen 30 yılın sonunda dağda yine 5 bin PKK, yine bu sorun
çözülememiş biçimde önümüzde duruyor. Bu kez başka bir yolun denenmesi gerekir.
Bunu tartışalım diye hükümet ortaya çıktı ve Biz dağdakilerin oradan
indirilmesiyle ilgili müzakere yolunu seçebiliriz. Onları ikna yolunu tercih
edebiliriz dedi. Şimdi bunu konuşalım dediğimiz zaman, Türkiye Türktür, Türk
kalacak diye slogan atarak bu işi çözebilseydik keşke çözerdik ama bu iş
sloganla çözülmüyor. Sonunda kafayı yormak, tartışmak, birlikte ortak bir yeni
konsensüs oluşturmak, uzlaşma oluşturmak, bunu da partiler ötesi, partiler üstü
bir şekilde yapabilmek için hepimiz biraz da gayret sarf etmeliyiz. Yani
bulunduğumuz siyasi pozisyon ne olursa olsun, siyasi tercihlerimiz ne olursa
olsun sonunda akan kan herhangi bir siyasi tercihe bakmıyor. Türkiyenin çektiği
acı, siyasi bir tercihe bakmadan netice olarak önümüze konuluyor. O yüzden bu
meseleyi konuşurken kendi siyasi tercihlerimizi ikinci plana atarak, kendi siyasi
tercihlerimizi bu meselede bir istismar konusu etmekten uzak durarak ele
almalıyız. Maalesef şu ana kadar tablo pek de parlak değil."
-"Neden yuhalıyorsunuz, neden yuhalattırıyorsunuz"-
Siyasi partilerin, sorunun çözülmesi konusunda fikir yürütmek yerine
karşılıklı olarak birbirlerini engelleme, karşılıklı olarak birbirlerini
suçlamayla, işin çözümünü zorlaştırıcı bir dil kullandıklarını anlatan Çalışlar,
sözlerini şöyle sürdürdü:
"Biz sonuç olarak 7-8 insan, 63 insan. Bunlar sembolik değeri olan ama
fiziki olarak hiçbir anlamı olmayan şeyler olarak görülebilir. Gidiyoruz
insanlarla konuşmak istiyoruz, bunu neden yuhalıyorsunuz, neden
yuhalattırıyorsunuz- Bundan ne elde edebilirsiniz, buradan elde ettiğiniz sonuçla
nereye varabilirsiniz- Diyelim ki o yuhalayanlar çoğaldılar, büyüdüler, bağırmaya
başladı ve bu iş çözülemedi. Peki bundan kim kazançlı çıkacak, yani bundan siyasi
bir amaç, bir hedef elde etmeyi düşünmek kadar o siyasetin kötü olduğu ortaya
çıkmaz mı- Ben şunu söylüyorum, o gösteri yapmaya gelenlere, gösteri yapmayı
kışkırtanlara, bu mesele 17-18 yaşındaki çocukların eline bayrakları vererek,
bağırmalarıyla çözülecekse hadi çözelim ama bunun böyle çözülemediğini onlar da
biliyor, biz de biliyoruz. O zaman oturup konuşmak gerekiyor."
-"Bize düşen şey sadece süreci devam ettirmek"-
Grup Üyesi Yıldıray Oğur da 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramına
atıfta bulunarak, 90 gündür Türkiyede hiçbir çocuğun çatışmalar nedeniyle
hayatını kaybetmediğini söyledi.
Sadece bu nedenle konunun anlamlı olduğunu belirten Oğur, "Hiçbir şey
kazanmasak bile bu süreçte pek çok insanın, çocuk yaştaki, 23 Nisan kutlayacak
insanın hayatını kurtarıyoruz. Artık hiçbir insanın hayatını kaybetmediği bir
döneme gireriz. Artık mevzularımızı, çocuk yaşta insanların ölmediği bir ülkede
konuşuruz. Siyaseti bunun üzerinden yapmayız. Bence bu sürecin en önemli amacı,
sonucu da bu olacaktır" dedi.
Grup Sekreteri Fatma Benli de çatışmaların biteceğine dair ümitlerinin
olduğunu söyledi.
Bir takım korku ve kaygının da bulunduğunu aktaran Benli, "akil insanlar"
olarak bu korkuları ve kaygıları raporlarına yansıtacaklarını belirtti.
Benli, şunları kaydetti:
"Bir taraftan da o korkuların, kaygıların gerçekleşmemesini sağlamak
hepimizin elinde. Sonuçta gelecek sene seçimler var, sonraki sene seçimler var.
Eğer gerçekten bir bölünme, Türkiyenin temel değerlerinden mahrum bırakılma ve
bir takım pazarlıklar yapma söz konusuysa zaten buna engel olmak yine hepimizin
elinde. Bize düşen şey sadece süreci devam ettirmek ve bunun için hep beraber bir
şeyler yapmaya çalışmak. En azından başkalarının canı yanmasın diye çaba sarf
etmek."
Heyet daha sonra katılımcıların görüşlerini dinledi.
Grup üyeleri, toplantının ardından Sinop Valisi Ahmet Cengizi makamında
ziyaret etti. Daha sonra tarihi Sinop Cezaevini gezen heyet, yetkililerden
cezaevi hakkında bilgi aldı.
Heyet, esnaf ziyaretinin ardından kentten ayrıldı.
Muhabir: Fatma Kalay / Orhan Topal
Yayıncı: Şükran Yücel