BURSA (A.A) - Haluk Yüksel - Akil İnsanlar Heyeti Marmara Grubu
Üyesi Hülya Koçyiğit, "Hakka ve hukuka inanan bir kişi olarak, insani ve vicdani
bulduğum bu süreçte elbette ki bahane uydurup kaçamazdım. Bu sorumluluğu
üstlenmeliydim" dedi.
Koçyiğit, AA muhabirine yaptığı açıklamada, "akil insanlar" şeklinde takdim
edilmelerinin biraz rahatsızlık yarattığını, bu kavrama çok büyük anlamlar
yüklendiğini ve çözümün nasıl yürüyeceğini bilen, bu çözümde yer alan, çalışan,
fikirlerini veren kişiler olarak değerlendirildiklerini söyledi.
Halkla buluştuklarında, "Bizim bilmediğimiz, sizin bildiğiniz nedir-"
şeklinde kendilerine sorular yöneltildiğini anlatan Koçyiğit, "Halbuki biz, halk
ilk defa olarak belki de konuşsun istiyoruz, kendi geleceğiyle ilgili fikrini
söylesin, endişelerini paylaşsın ya da kaygılar neden var kafalarında, barışa
inanıyorlar mı barış ideali var mı kafalarında- Bunları söylesinler istiyoruz.
Tekrar yaşamak için neler hayal ediyorlar, düşünüyorlar bunları söylesinler ve
bir fikir birliğine varabiliyor muyuz- Fikir birliğine vardığımız zaman niyetimiz
bir arada yaşamak mı-" diye konuştu.
Koçyiğit, Kürtlerle neredeyse bin yıllık bir ortak tarihimizin olduğunu,
bunun son 30 yılla kısıtlanamayacağını ifade ederek, bundan sonra da bu
topraklarda birlikte yaşanacağını dile getirdi.
En çok karşılaştıkları şeyin, "Ülkemiz bölünüyor mu-" kaygısı olduğunu
belirten Koçyiğit, bunun biraz da siyasi tabanlı, adeta slogan şeklinde halka
verilmiş beyanatlardan kaynaklandığını düşündüğünü ifade etti.
-"Bahane uydurup kaçamazdım"-
Koçyiğit, Akil İnsanlar Heyetinin 63 kişi olduğunu, bunun içinde çok farklı
görüşten, düşünceden insanların bulunduğuna dikkati çekerek, şunları kaydetti:
"Ama, belki tek beraber noktamız var; gerçekten bu acının dinmesi için barış
ideali için var olmuş insanlarız. Bugünkü fikrimiz değil bu. 30 yıldır zaten bu
gidişata Dur demek için çalışan insanlarız. Yürekten zaten buna adamışız
kendimizi. Bana gelince, ben 50 yıldır bu ülkenin baş tacı ettiği bir sanatçıyım.
Neyim varsa beni var eden, bütün değerlerimi bu halktan aldım ve halkın
değerleriyle çok örtüştüğü için benim değerlerim, bana gönüllerde çok yer açıldı.
Bu 3-5 senenin işi değil, 50 yıllık bir birlikteliğimiz var ve bu her geçen gün
pekişmiş, daha güven kazanmışım. O zaman, hakka ve hukuka inanan bir kişi olarak,
insani ve vicdani bulduğum bu süreçte elbette ki bahane uydurup kaçamazdım. Bu
sorumluluğu üstlenmeliydim. Bir vatandaş, sanatçı olarak benim mutlaka
söyleyebileceğim bir söz olmalı. Hiçbir şey olmasa, en azından umudu
kaybetmeyelim diyebilirim."
Türkiyede uzun yıllar çok kırıcı, yıkıcı bir sürecin yaşandığını,
insanların birbirini ötekileştirdiğini, birbirlerini dinlemediklerini ifade
ederek, şimdi daha kalkınmış, müreffeh, huzurlu bir ülke için neler
yapabileceklerini konuşacakları bir süreç için çalıştıklarını dile getirdi.
-"Türkiye bu meselesini halletmek zorunda"-
Koçyiğit, Türkiyenin kalkınan bir ülke olduğunu, ancak demokrasini yeterli
bulmadığını ve daha ileri bir demokrasi arayışına girdiğini belirterek, şöyle
devam etti:
"Önündeki engellerin kalkması için bir çözüm sürecini başlattı. Bu bizi
daha da huzurlu bir ortamda, ülkemizin kalkınması için hep beraber daha da güçlü
bir şekilde bir arada olmamızı sağlayacak diye düşünüyorum. Çünkü, böyle olmak
zorunda. Türkiye bu meselesini halletmek zorunda. 21. yüz yıldayız, 75 milyonun
üstünde bir nüfusa sahibiz ve demokrasiyi seçmişiz. Bildiğimiz en iyi idare
biçimini seçmişiz. Bunu daha da güçlendirmek yine bu ülke vatandaşlarının görevi.
Tabii ki talepleri olacak, yöneticilerin de bu talepleri yerine getirmek için
çabaları olacak."
Akil İnsanlar Heyeti olarak bir teklifte bulunmadıklarını ya da herhangi bir
şey için insanları ikna etmediklerini vurgulayan Koçyiğit, esas amaçlarının
önerileri, düşünceleri toplamak olduğunu belirtti.
Koçyiğit, bu konuda yaklaşık bir aylık bir süreçten söz edilebileceğini
belirterek, şunları dile getirdi:
"Tabii ki siyasiler görevlerini yapıyorlar, esas çözüm için program yapacak,
kanun çıkaracak, anayasayı hazırlayacak olanlar zaten onlar, ama biz halk olarak
hazır mıyız bu barışa- Önemli olan buydu ve giderek insanların daha çok
inandıklarını hissediyorum. Tabii ki bu arada siyaseten bu çözümün karşısında
duran siyasiler var. Dolayısıyla onlar, kendi tabanlarını belki de okşayacak
sözler ediyorlar, ama bu sözler gerçek olmayabilir- Değil mi- Bir de öyle
düşünmek lazım. O zaman biraz kendimize güvenmemiz lazım. Güven içinde
vatandaşlık görevimizi yapmamız lazım bu ülkeye. Çünkü sadece bugünü yok bu
ülkenin, yarını, geleceği var. Biz bugün varız, yarın nesiller gelecek ve bu
Türkiye Cumhuriyeti Devleti hep var olacak. Hem de ülkesi ve milletiyle
bölünmeden bir bütün olarak, daha güçlü olarak. Ben buna inanıyorum."
Yayıncı: Zekeriya Kaya