Dışişleri Bakanı Davutoğlu: (2)

Dışişleri Bakanı Davutoğlu: (2) -Şii-Sünni, Türk-Kürt, Arap-Kürt, Müslüman-Hristiyan çatışması çıkarmak isteyenler başarılı olamayacak. Bu coğrafyalara tekrar, bölgesel bir düzen getirmek bizim boynumuzun borcudur ve geceyi gündüzümüze k


BURSA (A.A) - Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Şii-Sünni, Türk-Kürt, Arap-Kürt, Müslüman-Hristiyan çatışması çıkarmak isteyenler başarılı olamayacak. Bu coğrafyalara tekrar, bölgesel bir düzen getirmek bizim boynumuzun borcudur ve geceyi gündüzümüze katarak bunu yapmaya çalışacağız dedi.
     Davutoğlu, AK Parti Genel Merkez Teşkilat Başkanlığı tarafından düzenlenen Bursa Teşkilat İçi Eğitim Programında yaptığı konuşmada, dış politikada, özgürlükleri yayacak, sınırların hemen ötesindeki ülkelerle bütünleşecek bir politika takip edeceklerini belirti. Bu çerçevede birçok çevre ülkeyle vizeleri kaldırdıklarını hatırlatan Davutoğlu, şöyle konuştu:
     Bizim sınırlarımız küçülen bir imparatorluğun sonunda, ortaya konulan muhteşem bir istiklal harbiyle çizilmiş sınırlar. Fakat şunu bilin, bu sınırlara saygı gösteriyoruz, göstereceğiz. Bütün bu sınırları komşularımızın kutsaldır, ama şunu da bilmemiz lazım, bizim hiçbir sınırımız doğal değildir. Yani şuradan şu sınır geçti diye, onun ötesinde yepyeni bir dünya başlamıyor. İşte Suriye olaylarında gördük. Akçakale ile Telabya arası, Ceylanpınar ile Resulayn, aynı köy, şehir veya kasaba ortadan tren yolu geçtiği için kuzeyi Türkiyede kalır, güneyi o zaman Fransa sömürgesinde kalır. Nasıl ayıracaksınız bu insanları. İktidara geldiğimizde düğünlerde birbirlerine mayınlı tarlalarda tel örgülerin üzerinden hediyeler atılırdı. Biz iyi ilişkiler üzerinden, bu halkların kendi kaderlerini tayin etme hakları prensibi üzerinden bu coğrafyalarla bütünleşmek durumundayız.
     Davutoğlu, Türkiye ile tarihi irtibatı olan çevre bölgelere de ilgi duyacaklarını belirterek, Balkan politikalarının esasının, o bölgelere istikrar ve refah getirmenin yanı sıra oradaki kültürel mirası korumak olduğunu vurguladı.
     Dış politikada, gönülden gönüle konuşmanın önemini vurgulayan Davutoğlu, Bizimle bir saniye bile tarihte bir araya gelmiş, kader birliği yapmış olanlarla, tarihdaşlarımızla, gönüldaşlarımızla, kaderdaşlarımızla hep gönülden gönüle konuşacağız. Oralara, bigane kalmayacağız dedi. Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
     Bizim bundan sonra gücümüzün kaynakları hem kendi vatandaşlarımızın dayandığı o güçlü aidiyet duygusudur, ama aynı zamanda bütün bu çevre bölgelerde bizimle gönül beraberliği yapmış olanların bize biçtikleri roldür. Onlarla birlikte tekrar ayağa kalkacağız. Bakın büyük devletlerin hepsi bütünleşerek yükseldiler. Amerikan iç savaşını okuyunuz, eyaletler parçalanmıştı, bütünleşerek daha sonraki küresel gücü kurdular. Almanya birliğini kurdu, yetmedi bütün Avrupayı da etrafından bütünleştirerek tarih sahnesine tekrar ağırlığını koydu. Bu Hint için de Çin için de diğer ülkeler için de geçerli. Bundan sonra bizim kaderimiz 3 ihtimalli değildir. İki ihtimallidir. Birisi teorik olarak ihtimal olduğu için söyleyeceğim. Bir, bütünleşeceğiz, birleşeceğiz, hem bu ülkenin fertleri, vatandaşları olarak hem de çevremizdeki halklarla, tarihdaşlar olarak bütünleşeceğiz ve büyük medeniyetlerin merkezi olmuş bu coğrafyayı, tekrar tarih sahnesinin merkezine oturtacağız. Ya da Allah muhafaza olmasını istemeyiz, olmaması için gece gündüz çalışırız, gözümüze uyku girmez ama, iç gerilimlerle bütün bu coğrafyalar parçalanacak tekrar, aynı Saraybosnada yaşanan çatışmalar, Suriyede olanlar gibi. Biz birleştirmeye, bütünleştirmeye geldik, bir olmaya iri olmaya diri olmaya geldik.
     Arap devrimlerine bakıştaki farklarının da buradan kaynaklandığına dikkati çeken Davutoğlu, şu ifadeleri kullandı:
     Birileri kişilere bağlandı. Şu kişi bizim dostumuzdu dediler. Hatırlarsanız, Başbakanımız o meşhur konuşmasını, Mübareke gitmesi gerektiğini söyleyen konuşmasını yaptığında, TBMMden Tahrir Meydanına, 1,5 milyon kişi izlemişti. Ana muhalefet partisi lideri, Mübareke git diyeceğinize gidin Mübarek ile konuşun diye, aynen şimdi Beşşar Esed için söylediklerini o zaman Mübarek için Kaddafi için de söylediler. Tarihe geçen bir kayıt olarak ifade etmek istiyorum; o konuşmadan sonra o günkü Mısır yönetimi Dışişleri Bakanı ki dostumuzdur, beraber çalıştık, meslektaşımız, bana bir mesajla, bu konuda duydukları rahatsızlıkları ifade etti. Ben de bir mektupla cevap verdim. Sayın Başbakanımızın ifadesi Mısıra dönük bir ifade değildir, aksine Mısır halkına duyduğu güvenin işaretidir. Büyük medeniyetleri kurmuş olan, büyük medeniyetlerle hemhal olmuş olan Mısır halkı kendi kaderi eline verildiğinde tekrar tarih sahnesine mucizevi dönecek kapasiteye sahip bir halktır.
    
     -Tanrı misafiri olarak gelene kapıyı kapatmak kültürümüzde yok-
    
     Kafkaslar, Balkanlar ve Orta Doğunun oluşturacakları birlikteliklerle, bir daha bu topraklarda bu halkları birbirine düşürerek, hükümran olmak isteyenlere fırsat doğmamasını istediklerini anlatan Davutoğlu, Kuzey Afrikada bu gelişmeler olurken, Suriyede durumun çok daha zor olacağını önceden tahmin ettiklerini söyledi. Davutoğlu, bu bölgede çok farklı etnisite, mezhepte ve dinde insanların bir arada yaşadıklarını ifade ederek, Şunu söylüyorlar bize; Suriyedeki olayları göremediniz- O kadar iyi gördük ki olabilecek riskleri dedi.
     Suriye yönetimini defalarca uyardıklarını anlatan Davutoğlu, şunları kaydetti:
     Tenkit ediliyoruz, taktir edilmesi gereken bir eylem, faaliyet için hem ahlaki olarak hem de operasyonel kabiliyet bakımından taktir edilmesi gereken bir büyük faaliyet için, sizin çocuklarınızın dahi onurla anacağı bir faaliyet için tenkit ediliyoruz. Deniliyor ki; Niye Suriyeli mültecilere kapınızı açtınız- Bu coğrafyaların ruhunu, Bursanın ruhunu bilen birisi bu soruyu bir hükümete sormaz. Eğer açmamış olsaydık, niye açmıyorsunuz- diye sorulur, ama kapımıza gelene kapıyı kapatmak bizim deyişimizle tanrı misafiri olarak gelene kapıyı kapatmak bizim kültürümüzde yoktur...
     Saddamdan kaçan 500 bin Kürt kardeşimiz gelmişti, ama dağda bayırda kaldılar, yeterince ağırlayamadık. Ama hamdolsun ki şimdi yine şehirde yaşayanlarla birlikte 500 bine ulaşan bir Suriyeli mülteci sayısı var neredeyse, 185 bin kampta, 150 bin şehirlerde, ama her yerde onurlu misafirler olarak ağırlandılar. İşte devletimizin kapasitesini 20 yılda oradan buraya getirdik biz.
     Bu kamplarda, son 2 yıl içinde 2 bin 904 çocuk dünyaya geldi. Bunlar bu toprakların çocuğu artık. Ve onlar diyecekler ki büyüdüklerinde evlerimiz yıkıldığında, ben Türkiyede bir kampta doğdum diyecekler ve bunların bir kısmının adı Tayyip, bir kısmının adı Recep, bir kısmının adı Fatih ve hep saydıkları Türk büyüklerinin isimleri, bu kamplarda 26 bin 735 öğrenci her gün sabah 09.00dan akşam 17.00a kadar aynen sizin çocuklarınız gibi eğitim alıyor.
     Bu konuda eleştiri geldiğinde, başınız dik göğsünüzden gönlünüzden o sesle cevap verin; Asırlar boyu mazlumun yanında olmuş bu milletin hükümetine mazlumlara kapısını kapatmak yakışmazdı, hiçbir zaman da kapatmayacağız. Onun için Türkiye bugün uluslar arası alanda destansı bir yükseliş içinde. İnşallah Suriyedeki acılar da dinecek. İnşallah bir gün aramızdaki bütün o duvarları aşacağız. İnşallah Şii-Sünni, Türk-Kürt, Arap-Kürt, Müslüman-Hristiyan çatışması çıkarmak isteyenler başarılı olamayacak. Bu coğrafyalara tekrar, bölgesel bir düzen getirmek bizim boynumuzun borcudur ve geceyi gündüzümüze katarak bunu yapmaya çalışacağız.
    
     -Afrika açılımı-
    
     Davutoğlu, Afrika açılımına da değinerek, son 3 yıl içinde Afrikada 23 tane yeni büyükelçilik açtıklarını, 2 tane daha açacaklarını bildirdi. Cumhuriyet tarihinde Afrikada sadece 12 büyükelçilik bulunduğunu, şimdi ise bu sayının 35e ulaştığını belirten Davutoğlu, Türkiyenin Afrikada en fazla büyükelçiliğe sahip ülkelerden birisi olduğunu bildirdi.
     Davutoğlu, Afrika açılımının, bütün dünyanın hayretle ve taktirle, bazılarının da kıskançlıkla takip ettiği bir açılım olduğunu ifade ederek, 2005 yılında Etiyopyada bir tek Türk şirketi vardı, 50 milyon dolarlık yatırım vardı. Şu anda 341 şirket var, 3 milyar dolar da yatırımımız var diye konuştu.
     Türk vatandaşlarının, artık BM Güvenlik Konseyi üyeliğinde 153 oy almış bir ülkenin vatandaşları olduğunu belirten Davutoğlu, şunları kaydetti:
     BMnin gündeminde hangi konu varsa o konu Türkiyenin de gündeminde. Suriye, Filistin, Afganistan, Afrika, Somali, Türkiyesiz konuşulabilir mi- Hayır. Balkanlar, hangi dosyayı açarsanız açın, artık özne olarak onun karşısında, o masada oturması gereken en baş aktör, Türkiyedir... Bakan olduğumda büyükelçilere yaptığım konuşmada, bir talimat vermiştim onunla bitireyim. Artık hattı müdafaa yoktur sathı müdafaa vardır, o satıh ise bütün vatandır demişti, Gazi Mustafa Kemal, istiklal harbinde. Artık hattı diplomasi yoktur, sathı diplomasi vardır, satıh ise bütün dünyadır. İşte küresel güç olma iddiasının arkasındaki temel hedef de budur.
     (Sürecek)
    
     Muhabir: Haluk Yüksel
     Yayıncı: Doğan Sarıtaş
<< Önceki Haber Dışişleri Bakanı Davutoğlu: (2) Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER