DİYARBAKIR (A.A) - Güneydoğudaki STK temsilcileri ile bazı
kanaat önderleri Diyarbakır Emniyet Müdürü Recep Güvenin açıklamalarına destek
vererek, değerlendirmelerde bulundular.
Diyarbakırda emniyet görevlisi olarak görev yaptığı 1990lı yıllardaki
uygulamaları değerlendirirken Dağda ölen teröriste ağlayamıyorsanız insan
değilsiniz, Boşaltılan her köyün aslında geleceğimize tehdit olduğunu biliyorduk.
Meçhule giden insanların herhangi bir sisteme tabi olamayacağını da biliyorduk
ifadelerini kullanan Diyarbakır Emniyet Müdürü Güvenin açıklamalarına destek
veren Diyarbakır Barosu Başkanı Mehmet Emin Aktar, açıklamayı öncelikle insani
bir tepki olarak değerlendirdiğini söyledi.
İnsanların ölmesine sevinmek, ölen bizden ya da değil demek insani bir
tarz değil, emniyet müdürünün açıklamaları bu açıdan önemli diyen Aktar,
Dinsel inanışımız ve etnik kimliğimizden öte insani bir şey. Kürt sorununun
çözümünde birbirimizi anlamaya ihtiyacımız var. Gençlerin dağa çıkmasının
altındaki sebepleri sorgulayan bir açıklama, insani duygusunu dışa vurmuş dedi.
Emniyet Müdürü Güvenin kamu görevlisi ve yıllardır bu bölgede görevli
olarak çalıştığından Kürt sorununda fikir sahibi olduğunu gördüğünü ifade eden
Aktar, şunları söyledi:
Bu işin istihbarat ve güvenlik kısmında yer alan bir insanın
söylediklerinin farklı bir yeri var. Bu coğrafyada yaşayan herhangi birimiz ile
devletin bir güvenlik bürokratının söylemesinin arasında çok fark var. Yaşanan
sorunda, herkes kendi ölüsüne ağlarsa savaş ve çatışma bir skorboarda döner ve
insanlığımızdan uzaklaşırız. Bu tehlikeli ve toplumu ayrıştırır. Bu açıklama
herkesi bir vicdan muhasebesi yapmaya iter ve ortak bir duygudaşlık yaratır diye
düşünüyorum.
-Biz de gençtik ama söylediklerimiz dikkate alınmıyordu
1991 yılında Diyarbakır milletvekili seçilen ve 1990lı yıllarda bakanlık
yapan Salim Ensarioğlu da, Güvenin söylediklerine hak verdiğini söyledi.
O tarihte siyasette aktif görevde olduğunu fakat ortam çok karışık
olduğundan kimseye doğruları dinletemediklerinden yakınan Ensarioğlu, İdama,
JİTEM ve koruculuğa karşı çıktım. 1991de milletvekili seçildiğimde bir gazete
söylediklerimi manşet yaptı. Ancak sayın Demirel beni çağırarak tekzip et dedi.
Oysa demokrasi ve barışın gerektiğini söylüyordum. Ankara Tunalıda alışveriş
yaparken gazetedeki haberi gören tezgahtar bile niye böyle diyorsunuz dedi. Ben
de bu sorunu çözemezsek gün gelir şu Tunalıda bile rahat edemeyiz dedim.
1990lı yıllarda ismi konulmamış iç savaş yaşanıyordu diyen Ensarioğlu,
o dönemde sivil siyasetin bürokratlara söz geçiremediğini ifade ederek, şunları
anlattı:
Şırnaka gittik. Bir bakan ve 4 milletvekili olarak helikopter istedik ama
bize helikopter yok dediler. Çıkarken baktık ki bir korucubaşı helikopterle
indi... Böyle bir durum vardı. Hakimin, savcının sözü değil korucunun sözü
geçiyordu.
Hiçbir OHAL uzatma kararına oy vermedim. Bugün emniyet müdürümüzün
söylediklerini o zaman söylüyordum ancak konuştuğumuzda hep yalnız kalıyordum.
Buna rağmen susmadım konuştum. O dönemde bu müdürümüz gibi insanlar olsaydı
Ankara farklı bakardı olaya. Keşke siyasetçi olarak bürokrattan böyle bir destek
alabilseydim. Oysa hiç kimse öyle düşünmüyordu ve bakan, milletvekili üstü
hareket ediyorlardı. Yalnız kalıyordum. Öyle olmasa çözüm daha erken ve kolay
olurdu. Bana göre hala geç kalmış değiliz.
-İfadeleri önemli ve değerli-
CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, Emniyet Müdürü Recep Güvenin
Diyarbakırda görev yaptığı 1991-1996 yıllarında kendisinin Diyarbakır Barosunda
genel sekreterlik ve başkan yardımcılığı görevinde bulunduğunu söyledi.
O dönemin çok karanlık bir dönem olduğunu belirten Tanrıkulu, İnsan
hakları ortamı açısından da bir zulüm dönemiydi. Emniyet müdürünün genç yaşlarda
bulunduğu o dönemlere ilişkin kendisiyle de yüzleştiği, bu açıklamaları son
derece önemli. Acıların ve sevinçlerin ortaklaşma eğilimine giremeyeceği
dönemlerde bir arada yaşama arzusu zayıflar ve giderek yok olur. Emniyet
müdürünün geçtiğimiz 20 yıla dikkat çekmiş olması ve bunu çarpıcı cümlelerde
ifade etmesi önemlidir ve değerlidir. O zamanlar emniyet müdürünün içerisinde
bulunduğu mekanizmaların ürettiği insan hakları ihlallerine karşı mücadele
ediyorduk dedi.
-İHD Diyarbakır Şube Başkanı Raci Bilici-
İHD Diyarbakır Şube Başkanı Raci Bilici ise, Emniyet Müdürü Güvenin
Siirtteki uygulamalarına baktıklarında açıklamanın kendilerini son derece
şaşırtan bir açıklama olduğunu, çünkü orada demokratik talepleri dile getirmek
için yapılan eylemlere müdahalesinin çok sert olduğunu bildirdi.
Bu şekilde bir açıklama yapmasını son derece olumlu bulduğunu anlatan
Bilici, şöyle dedi:
Konuşmasında dikkatimi çeken hususlardan birisi empati kurulması
gerektiğini söylüyor. Gerçekten Türkiyede yaşayan halklar birbirleri ile empati
kurabilse bir çok sorunu aşarız. Örneğin, ben kendi anadilimde eğitim görüyorum
da başka halklar kendi anadillerinde eğitim görmüyorlar. Benim bireysel ve
kolektif haklarım yasal güvenceler altındayken, başkalarının hakları güvence
altında olmadığı zaman nasıl bir duygu ve psikoloji içerisine girerler- diyerek,
bu empatiyi kurabilirsek sorunu şiddetsiz aşarız. Türkiyenin acılarını
ortaklaştırıp ortak çözüm bulma ile ilgili eğer bir Kürt anne, ölen bir askerin
acısını yüreğinde hisseder, bir Türk anne de PKKlı ailesinin acısını paylaşırsa
şundan eminim anneler yıllardır süren bu kavgayı çok kısa bir sürede bitirirler.
Samimiyet önemlidir. Pratik önemlidir. Emniyet müdürümüze yeni görevinde
başarılar diliyoruz. Umarız söylediklerini pratiğe geçirir ve Diyarbakır
Türkiyeye örnek olur. Diğer bürokratlara da örnek olur. Farklı düşüncelerdeki
insanların taleplerini dile getirdiği mitingler, yürüyüşler şiddet içermeyen
hiçbir eylem ve etkinliğe müdahale edilmemesi, insanların düşüncelerini gizli
yapmak yerine açık açık kamuoyu önünde dile getirmesine, insan hakları
savunucularına destek olur. Umuyor ve diliyorum ki, kentteki STK temsilcileri ile
beraber Diyarbakırı bir demokrasi şehri haline getirme çabası içerisinde olur.
-Şırnak Baro Başkanı Nuşirevan Elçi-
Elçi, Diyarbakır Emniyet Müdürü Güvenin yıllardır bölgede çalıştığını,
olayın mutfağında ne olup bitiğine yakından tanıklık ettiğini vurguladı.
Türkiyede hamaset üzerine politika geliştiren yöneticilerin genelde bölgeyi
bilmeyen, bölgenin yabancısı olan yönetici ve siyasetçiler olduğunu ifade eden
Elçi, şunları söyledi:
Daha önce de buna benzer bir önerim olmuştu. Bölgeyi tanıyan bilenler
inisiyatif alır ve yetkileri çoğalırsa sorunun çözümü daha kolay olur. Mecliste
bulunan milletvekillerinin tamamı bölgede yaşayan, çalışan kaymakam, savcı,
güvenlik ve benzeri görevlerde bulunanları toplayıp olayı tartışmaya açsalar,
siyasetçilerin olaya daha vakıf olacağına inanıyorum. Şu anda Türkiyede Kürt
sorunu anlaşılmayan bir sorun değildir. Herkes tarafından anlaşılmaktadır.
Maalesef hamaset egemenliğinden dolayı dile getirilmemektedir. Kanaatime göre
sayın emniyet müdürü ve bölgede çalışıp olayı kavrayan benzer kişilerin görüşleri
ciddiye alınmalı ve buna göre çözüm politikaları geliştirilmelidir.
Mazlum-Der Diyarbakır Şube Başkanı Abdurrahim Ay, bölgeyi, hassasiyetlerini
ve sıkıntılarını bilen güvenlik eksenli bir düşünceye sahip olmayan bir emniyet
müdürünün çok önemli olduğunu kaydetti.
Bu düşüncelere sahip bir emniyet müdürünün bölgede görev yapmasının çok
önemli olduğunu belirten Ay, Bölgede muhalif görünen herkes arasında çok kalın
duvarlar var. Sorunlar sert önlemlerle aşılmaya çalışılıyor. Bu sorunlara
insancıl yaklaşan idarecilerin bölgede çalışması ve sorunları diyalogla çözmeye
çalışması çok önemlidir diye konuştu.
Muhabir: Nail Kadırhan-İrfan Cemiloğlu
Yayıncı: Behçet Güngör