ANTALYA (A.A) - Şamil Kahveci - Halk arasında pek bilinmeyen ve
sürekli bacaklarını hareket ettirme isteğine neden olan huzursuz bacak sendromu,
özellikle geceleri ortaya çıkmasından dolayı hastanın uykuda huzursuz olmasına
neden oluyor.
Halk arasında adı pek bilinmeyen, ancak oldukça yaygın bir rahatsızlık olan
huzursuz bacak sendromunun ilk tanımı, 1640da yapıldı. 1945de ise hastalık
genellikle bacaklarda görüldüğü için Huzursuz bacak sendromu adını aldı.
Hastalığın kesin bir tedavisi ise bulunmuyor.
Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi Nöroloji Uzmanı Doç. Dr. Yasemin Biçer
Gömceli, AA muhabirine yaptığı açıklamada, huzursuz bacak sendromunun genellikle
her iki bacakta meydana gelen yanma, batma, ağrı, kaşıntı gibi belirtilerle
ortaya çıktığını söyledi.
Yapılan hasta tanı kriterlerine göre rahatsızlığın özellikle uzun süreli
istirahatlerde ve geceleri etkisini gösterdiğini anlatan Gömceli, gündüz
şikayetleri olan hastalarda ise geceleri şikayetlerde yoğunlaşma olduğunun
gözlemlendiğini ifade etti.
Hastanın sürekli olarak ağrı ve kasılma hissettiğini, bacaklarını hareket
ettirme isteği duyduğunu dile getiren Gömceli, hastalığın uzun süren yolculuklar,
sinema, tiyatro gibi sosyal aktivitelerde bireyin huzursuz olmasına yol açtığını
kaydetti.
Hastalığın belirli bir temel nedeninin olmadığını belirten Gömceli, İlk
olarak belirli temel mekanizmalarda bir sorun olabileceği üzerinde duruluyor.
Özellikle demir tedavisi gören gençler hastalığa daha yatkın oluyor. Bunun yanı
sıra hastanın şeker rahatsızlığının, böbrek hastalığının olması, gebeliğin son
dönemleri, uç sinirlerde oluşan rahatsızlıklar gibi çeşitli tetikleyiciler de
olabiliyor dedi.
-Hastalık, çocuklarda hiperaktiflik olarak algılanıyor-
Doç. Dr. Yasemin Biçer Gömceli, hastalığın genellikle ileri yaş hastalığı
olarak tanımlandığını ve 65 yaş üstü bireylerde sıkça rastlanıldığını dile
getirerek, bunun yanı sıra gençlerde ve çocuklarda da rastlanılan hastalığın
hiperaktivite semptomları olarak tanımlanabildiğini vurguladı.
Çocukların tanımlayamadığı sürekli hareket ettirme isteğinin, ailelerce
hiperaktiflik olarak algılandığını bildiren Gömceli, Bu durum yanlış tanı ve
teşhislere yol açabiliyor. Giderek sürekli şiddetinin arttığı bir rahatsızlık
bu diye konuştu.
İleri yaşlarda şikayetlerin belirginleşmesiyle kolay tanı konulabilen
hastalığın kendi kendisini sınırlandırması veya durdurması gibi bir ihtimalin
olmadığına işaret eden Gömceli, şunları söyledi:
Tedavisi ise hastalığın şiddetine bağlı olarak değişiyor. Rahatsızlığı
hafif, orta ve şiddetli olarak sınıflandırıyoruz. Hafif olguların tedavisinde
hastada, özellikle uykuya yakın saatlerde sigara, alkol, kahve almamak gibi
yöntemler uygulanıyor. Sıcak bir duş, bacaklara masaj yapmak... Hatta son
dönemlerde uyumadan önce zihinsel faaliyetler yapmanın da etkili bir yöntem
olduğu söyleniyor.
Orta ve ağır olgularda ise genellikle ilaç tedavisi uygulanıyor. Hastalığın
temelinde, beyinde tıpkı parkinson hastalığındaki depomin gibi bir takım
eksiklikler olduğu düşünülüyor. Kullandığımız ilaçlar da genellikle parkinson
hastalığında kullanılan ilaçların çok daha düşük dozu. Depomini artırıcı ilaçlar
kullanıyoruz. Onun dışında demir eksikliği veya mineral eksikliği varsa onları
tamamlıyoruz.
Gömceli, kullanılan bazı ilaçların da bu hastalığa yol açabildiğine dikkat
çekerek, Bazı depresyon ilaçları kullanımının kesilmesi halinde şikayetlerin
düzeldiği görülebiliyor. Depresyon ve huzursuzluk tablosu olan kişilerde daha çok
rastlanıldığı bilinen hastalık, bireyin günlük yaşantısını olumsuz yönde
etkiliyor. Hastalarda hem huzursuz bacak sendromu hem uyku bozuklukları çok
oluyor dedi.
Hastalığın irsi olarak anne babalardan çocuklara geçebildiğini de belirten
Gömceli, tedavi edilmediği takdirde hastalığın şiddetinin arttığını, iyi bir
tedavi ile yaşam kalitesinin de artacağını kaydetti.
Yayıncı: Hızır Hacısalihoğlu