ELAZIĞ (A.A) - Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, Genç nüfusumuz,
dinamik nüfusumuz, bence kalkınma yarışında en büyük üçüncü gücümüz dedi.
Bakan Yılmaz, Elazığ Kaya Karakaya Fen Lisesi Toplantı Salonundan
öğrencilerle söyleşiye katıldı. Eğitimin ve okulların ne kadar önemli olduğunu
kendi hayatından bildiğini ifade eden Yılmaz, burada en önemli kavramın fırsat
eşitliği olduğunu kaydetti.
Kalkınmayı fırsat eşitliğiyle ilgili gördüğünü belirten Yılmaz,
Kalkınmanın amacı, insanın refahı, mutluluğu, dünyada daha iyi koşullara
ulaşması. En büyük aracı da yine insan. Donanımlı, bilgili insan. Dolayısıyla ne
kadar çok sayıda insanımıza fırsat eşitliği sağlarsak, kabiliyetlerini hem
kendisi hem toplumu hem milleti için ortaya koyma imkanı sağlarsak, o kadar çok
kalkınmış, gelişmiş oluruz diye konuştu.
Türkiyenin asıl üstünlüğünün doğal kaynaklar olmadığını ifade eden Yılmaz,
çok önemli bir coğrafyada bulunan Türkiyenin tarihi ve kültürel değerlere sahip
olduğunu dile getirerek, Fakat bunlardan daha önemlisi insan kaynağımız. 75
milyon nüfusumuz var. Bunun yüzde 50si 30 yaşın altında. Ortalama yaşımız 29 yıl
7 ay. Bu yıl muhtemelen 30 yaşı buluruz. Her sene birkaç ay yaşlanıyoruz.
Maalesef, ortalama giderek artıyor. Keşke fazla artmasa dedi.
Genç nüfusun önemine dikkati çeken Yılmaz, Genç nüfusumuz, dinamik
nüfusumuz, bence kalkınma yarışında en büyük üçüncü gücümüz. Burada da
demokratik fırsat penceresi denen bir şey var. Yani ülkelerin tarihinde belli
dönemlerde genç nüfus çok yoğun olur, ama bu sonsuza kadar devam etmez. Bir
tarihte değişmeye başlar. İşte genç nüfusun çok yoğun olduğu bu dönemleri
kaçırırsak, kalkınmada bu fırsatı iyi değerlendirmezseniz, bir daha maalesef o
geri gelmiyor. Türkiye şimdi o süreçte olan bir ülke. En hızlı şekilde kalkınma
imkanına sahip olduğu bir dönemden geçiyor. İşte bunu çok iyi değerlendirmemiz
lazım. Genç nüfusumuzu iyi eğittiğimiz, iyi donattığımız zaman yapamayacağız,
başaramayacağımız şey yok ifadelerini kullandı.
Milli gelirin 3 kat artığı bir ortamda Ar-Geye harcanan paranın oransal
olarak yüzde 0,52den yüzde 0,84e çıktığını anlatan Yılmaz, Türkiyenin artık
araştırmaya, geliştirmeye, bilgiye, bilime çok daha fazla kaynak ayırdığını
belirtti.
İktidarları dönemindeki eğitim yatırımlarına değinen Yılmaz, ülkelerin
gelişmişliklerinin ölçülmesinde sadece kişi başına düşen gelire bakılmadığını,
gelir, sağlık, ortalama yaşam süresi ve yetişmiş insanların ortalama kaç yılının
eğitimde geçtiğine de bakıldığını bildirdi.
Bakan Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:
Toplam nüfusumuzun aşağı yukarı 6,5 yıllık bir eğitimi var. Ortalamasını
söylüyorum. Bu tabi bizim hükümetlerimizden önce başlamış bir süreç. Bunun içinde
geçmişten gelen bir birikim var. Yani ortalamamız, eski deyişle ortaokul 2.
sınıftan terk bir toplumuz. Böyle bir şeyimiz var. 6,5 yıl ortalama eğitimimiz
var. Bunu biz çok daha yükseğe çıkarmak istiyoruz. Şimdi artık 12 yıl zorunlu
eğitim oldu. Zamanla yaşlı kuşaklar gittikçe, aşağıdan bu gençler geldikçe bizim
ortalamamız da her geçen gün artacak. Bunu bir anda değiştiremiyorsunuz.
-Öğretmenler çok dikkatli seçilmeli-
Daha sonra öğrencilerin sorularını yanıtlayan Yılmaz, bir öğrencinin
Araştırmayan araştırma görevlileri hakkında ne düşünüyorsunuz- sorusu
üzerine, Ar-Ge alanına özel sektörün de girmesini özellikle desteklediklerini
bildirdi.
Yılmaz, Sadece devlet araştırma yaparsa eski sosyalist düzendeki
araştırmalar gibi olur. Milli gelirinizin yüzde 5ini de harcasanız sadece devlet
yaparsa pek bir sonuç alamıyorsunuz. Şunu hedefliyoruz. Devlet bir liralık
araştırma yatırımı yapıyorsa, özel sektör de iki liralık yapmalı ki bu katma
değere dönüşsün. Başka türlü dönüşmüyor. Bu çok kritik. Mutlaka özel sektörün
araştırma içinde olması, özel sektörün de araştırma birimleri olması lazım diye
konuştu.
Bakan Yılmaz, masanın üstündeki ses kayıt cihazını eline alarak, artık
dünyadaki ürünlerin çoğunun bilgi yoğun ürünler olduğunu kaydetti. Dünyada en iyi
girdinin bilgi olduğunu anlatan Yılmaz, Eskiden emek, sermaye, toprak,
madenleri sayardık. Bugünkü dünyada artık en önemli girdi bilgi. Kim bilgiyi
üretebiliyorsa o kazanır dedi.
Bir başka öğrencinin Öğretmenliğe yeteri kadar değer verilmediğini
düşünüyorum. Açıkta kalan insanlar öğretmenliği düşünüyorlar. Ben böyle olmasını
istemiyorum. Siz ne düşünüyorsunuz- sorusunu Bakan Cevdet Yılmaz, şöyle
yanıtladı:
Çok güzel bir soru. Eğitime çok büyük yatırım yaptık, belki de ilk defa
ekonomiden sorumlu bakanlar ile Milli Eğitim Bakanlığı arasında bu kadar yoğun
işbirliği oldu. Eğitimdeki başarının, kalitenin kilit unsuru öğretmendir. En kötü
şartlarda, en ciddi imkansızlıklar içinde dahi öğretmeniniz iyiyse başarılı
oluyorsunuz. Başarının tabi çok faktörleri var ama en ağırlıklı faktör öğretmen.
Öğretmenlik mesleği rastgele bir meslek değil. Kimse kusura bakmasın. İnsan
yetiştiren bir meslek. Dolayısıyla bazı ülkelerde çok ciddi kısıtlamalar var.
Herkes, her önüne gelen öyle öğretmen olamıyor. Öğretmen olmanın gerçekten çok
ciddi şartları, standartları var. Ben açıkçası ülkemizde de böyle olması
gerektiğini düşünüyorum. Öğretmenlik çok kutsal, çok hayati bir meslek ve bunu
herkesin yapmaması lazım. Ciddi bir elemeden geçip, tabiri caizse kalburüstü
insanların yapması gereken bir iş. Ve öğretmenler çok dikkatli seçilmeli.
Eğitimde başarıyı yakalamış ülkelerin tecrübelerine de baktığımızda en ciddi
faktör öğretmen faktörü. Öğretmeniniz iyiyse size öğretiyor.
(FNS-ÖND-AHM)