KIRIKKALE (A.A) - İlgili kurum ve kuruluşlarının önerdiği gibi
haftada en az 300-450 gram balık tüketiminin bir çok kronik hastalığın
önlenmesinde ve dolayısıyla sağlığın korunması ve geliştirilmesinde önemli bir
adım olarak görüldüğü bildirildi.
Kırıkkale İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü tarafından yapılan yazılı
açıklamada, ülke nüfusunun hızla çoğaldığı belirtilerek, hayvansal protein
kaynaklarının artışı, nüfus artış oranından doğan talebin gerisinde kaldığı
kaydedildi.
Sağlıklı beslenme yolunda oluşan toplumsal bilincin beyaz et kullanma
yolunda eğilim göstermesi, sadece av sezonunda değil yıl boyunca talep doğurduğu,
bu da benzeri protein kaynaklarının ve üretiminin artırılmasını zorunlu kıldığı
ifade edilen açıklamada, şu görüşlere yer verildi:
Toplum sağlığı ve sağlığın geliştirilmesinde beslenmenin önemi
bilinmektedir. Beslenme normları içinde, ülkemizin ilgili kurum ve kuruluşlarının
da önerdiği üzere haftada en az 300-450 gram balık tüketiminin bir çok kronik
hastalığın önlenmesinde ve dolayısıyla sağlığın korunması ve geliştirilmesinde
önemli bir adım olarak görülmektedir. Balıklar, diğer etler gibi proteince zengin
besinlerdir, yüzde 18-20 oranında protein içerirler. Balıklar diğer etler gibi
karbonhidrat içermezler, bu nedenle de balık etinin enerjisi yağ ve protein
içeriklerinden kaynaklanır. Balıkta başta fosfor olmak üzere, iyot, demir ve
kalsiyum gibi madensel tuzlar ve A, D ve B 12 vitaminleri bulunur. Bu
özellikleriyle balık, bedene güç ve enerji verir, zihin yorgunluğunu giderir,
yapısındaki demir sayesinde kan yapar, balıktaki kalsiyum kemiklerin büyümesini
sağlar ve özellikle çocukluk çağlarında gelişmeyi kolaylaştırır, çok gerekli
madensel tuzlardan biri olan iyot, vitaminlerin ve diğer madensel tuzların
özümlenmesini sağlar. 2011 yılı itibarıyla ülke genelinde su ürünleri üretimimiz
514 bin 754 tonu avcılık 188 bin 790 tonu yetiştiricilik olmak üzere toplam 703
bin 544 tondur. Kişi başına su ürünleri tüketimi ülkemizde 7 kilo iken dünya
ortalaması 16 kilo, ABde 25 kilodur. İlimizde su ürünleri üretimi olmamasına
karşılık il dışından yeteri kadar balık ve diğer su ürünleri perakende satış
yerlerinde ve marketlerde satışı yapılmaktadır.
Açıklamada, taze balığın gözleri parlak ve dışa bombeli olduğu belirterek,
şu görüşlere yer verildi:
Balık tazeliğini yitirmeye başlayınca gözleri buğulanmaya başlar ve daha
sonra içeri çöker. Taze balığın solungaçları kırmızı renge sahip olur, bayat
balığın solungaçları kiremit rengindedir. Taze balığın derisi gergin ve parlak
olur. Pulsuz balıklarda bayatlamaya başladıkça derisinin parlaklığı azalır ve
özellikle karın tarafında buruşmalar meydana gelir. Taze balığa parmakla
dokununca meydana gelen çukurluk anında düzelir. Hâlbuki bayatlamış balıklarda bu
iz kalır. Buzluklarda bekletilmiş balıklar sizi yanıltabilir. Onun da eti
serttir. Balığın parlaklığıyla yetinmemek gerekir. Çünkü tezgâhtaki balıklara
devamlı su serpildiği için parlak görünebilirler. Taze balık pullarından ve
kokusundan da anlaşılabilir. Balığın ellenerek ve koklanarak alınması gerekir.
Taze balığın pulları vücudunda yapışıktır. Bundan dolayı taze balık almak
istiyorsanız, elinizi balığın üzerinde gezdirmelisiniz. Pullar elinize geliyor,
fakat dökülmüyorsa taze balık demektir. Dikkat edilebilecek hususlardan biri de
balığın kokusudur. Taze balık hafif bir deniz kokusunun dışında herhangi bir koku
taşımamaktadır. Taze balık hemen hemen kokusuzdur. Bayatlamaya başlayınca asit
kokusu yaymaya başlarlar. Özellikle sağlığımız için bu kadar önem taşıyan
balıkların, ruhsatlı ve balık satış izni olan balıkçılardan alınmalıdır. Taze
balık için ise sürekli alış veriş yapılan, güvenilir balıkçılar tercih edilmeli
ve teknik ve hijyenik şartlara uymayan seyyar tezgahlardan alınmamalıdır.
Yayıncı: Emrah Yaşar