ADANA (A.A) - Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, "Artık
Türkiyede demokratik hak ve hürriyet düzeni öyle bir aşamaya geldi ki, hiç
kimsenin demokrasi talebi için silaha başvurmak zorunda kaldığını söylemesinin
bir meşruiyeti kalmamıştır" dedi.
Çelik, partisinin Yüreğir İlçe Danışma Meclisi Toplantısında yaptığı
konuşmada, Türkiyenin, AK Parti hükümeti döneminde, daha önce el atılmamış
birçok konuyla ilgili kronikleşmiş sorunları çözmek için önemli yollar
katettiğini söyledi.
İktidara geldiklerinde Türkiyenin ekonomisinin, bölgesindeki itibarının
iflas etmiş halde olduğunu anlatan Çelik, bugün Türkiyenin bir cazibe merkezi
haline geldiğini, Türkiyenin her noktada güvenli bir muhatap, iyi bir arabulucu,
istikrarın ve bölgenin gelişmesinin odak noktası olarak icraatta bulunduğunu
kaydetti.
AK Partinin son dönemde milletin desteğiyle çok büyük bir işe imza attığını
ifade eden Çelik, "Hepimizin çözüm süreci olarak bildiğimiz süreçte, Türkiyede
akan kanın durması, Türkiyenin sosyal barışının yeniden tesis edilmesi, ülkemize
dönük terör faaliyetinin sona erdirilmesi bakımından AK Parti hükümeti, hakikaten
dünyada herkesin büyük ilgi ve merakla izlediği yepyeni bir model ve performans
ortaya koyuyor" dedi.
Hükümetin 2009 yılında "Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi"ni başlattığını
hatırlatan Çelik, geçmişte yaşanan eksik demokrasi uygulamalarından, ülkenin
içindeki çeteleşmelerden ve cunta faaliyetlerinden dolayı birçok vatandaşın
mağduriyet yaşadığını bildirdi.
O dönemlerde halkın inançlarından, etnik kökenlerinden dolayı dışlandığını,
dilleri ve kültürlerinin yasaklandığını, azınlıkların çeşitli baskılara maruz
kalarak ülkeyi terk etmek zorunda kaldığını dile getiren Çelik, Anadolunun büyük
birikiminin ve zenginliğinin "siyasi vizyonu dar, demokrasi kültürü eksik, bu
ülkeye aidiyeti bakımından duygusal olarak sorunlu" bir takım yetkililer eliyle
hırpalandığını, örselendiğini vurguladı.
Kültür ve gelenekte olmayan bir takım etnik kökenli huzursuzlukların,
insanların dilinin yasaklanması, kültürünün yasaklanması, çocuklarına koyacağı
adlara karışılmasına kadar bir takım yasakların ortaya çıkmasına neden olduğuna
dikkati çeken Çelik, şöyle konuştu:
"Bu ülkenin kız çocukları inançlarından dolayı okul kapılarından
çevrildiler. Bu ülkede kendisine solcuyum, liberalim diyen, farklı ideolojiler
benimsemiş kişiler yine aynı şekilde farklı mağduriyetlerle karşı karşıya
geldiler. Cumhuriyetin kuruluşundan belli bir süre sonra maalesef tek parti
döneminde bu topraklara ait olmayan ırkçılık hastalığı, tek parti yöneticilerinin
eliyle bu topraklara bir virüs gibi nakşedildi. Bu ırkçılık hastalığının
karşısında gösterilen reaksiyon bir sürü toplumsal huzursuzluğa yol açtı."
-"Bu topraklarda büyük acılar çekildi"-
Çelik, 1900lü yılların başında imparatorluğun dağılma sürecinde yaşanan
travmalar, arkasından tek partili döneminin sonlarına doğru yürürlüğe sokulan bir
takım ırkçı yaklaşımların bu topraklara ait olmayan hastalıkların yeşermesine yol
açtığını, ulus devlet kavramının dejenere edildiğini savunarak şöyle devam etti:
"Medeniyet havzamızın büyük okyanusuna ait insanlar çeşitli şekilde
dışlandılar. Büyük baskılara maruz kaldılar. Kimi inancından dolayı kapıdan
çevrildi, kiminin dili, kiminin kültürü yasaklandı. Bu topraklarda büyük acılar
çekildi. Milletimiz büyük bir vakarla, yakın coğrafyada gördüğümüz şiddete
başvurmadan büyük bir devlet geleneğinin temsilcisi olduğunu gösterir şekilde, bu
büyük demokrasi mücadelesini yürüttü. Bugün geldiğimiz noktada büyük bir vizyon
ortaya koyuluyor. Bu vizyon çerçevesinde çözüm süreci dediğimiz süreçle, Türkiye
toprakları içindeki terör aktivitelerinden kurtulacak yeni bir vizyon ortaya
koyuluyor. Artık Türkiyede demokratik hak ve hürriyet düzeni öyle bir aşamaya
geldi ki, hiç kimsenin demokrasi talebi için silaha başvurmak zorunda kaldığını
söylemesinin bir meşruiyeti kalmamıştır."
Silahlı unsurların bu sebeple ülke topraklarının dışına çıkması için çözüm
süreci denilen bu inisiyatifin ortaya konulduğunu, ancak muhalefetin insanların
zihninde bulanıklık yaratmak için bir sürü yanlış beyan ortaya koyduğunu
gördüklerini dile getiren Çelik, "Keşke diğer muhalefet partileri de bu büyük
insiyatifin, bu büyük mücadelenin, büyük riskin ve bunun neticesinde gelecek
büyük kazanımların parçası olsaydı" dedi.
Diğer partilerin tabanının da çözüm sürecini desteklediğine işaret eden
Çelik, "Keşke hiç kimse bunu siyasi rekabet alanı veya siyasi mücadele alanı
olarak görmeseydi. CHP tabanındaki kardeşlerimizin de, MHP tabanındaki
kardeşlerimizin de gönlünden geçen şey, büyük bir çoğunluğuyla şuanda yürütülen
çözüm süreciyle ilgili projedir. O sebeple o partilerin sözcülerinin
söylediklerinden çok, o partinin tabanının ne dediğine bakıyoruz. Sadece AK
Partinin değil, CHP, MHP, BDPnin tabanı da çözüm süreciyle ilgili bu büyük
inisiyatifi desteklemektedir" diye konuştu.
-Sürece yönelik eleştiriler-
Bakan Çelik, devletin niteliği üzerine bir tartışma yürütülmediğini
belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Herhangi bir pazarlık söz konusu değildir. Burada pazarlık kelimesini
şiddetle reddediyoruz. Biz bu milletin verdiği talimatın dışına çıkacak hiçbir
girişimin içinde olmayız. Milletin çizdiği sınırlar dışında hiçbir adım atmayız.
Çözüm süreciyle ilgili inisiyatife pazarlık kelimesinin yakıştırılması hiçbir
şekilde mümkün değildir, meşru da değildir. Hiç kimsenin Türkiye Cumhuriyetinin
rejimiyle bir problemi yoktur. Mesele sistemle ilgilidir. Türkiyenin daha etkili
yönetilebilmesi, Türkiyedeki anti demokratik uygulamaların kaldırılması için
yapılan sistem tartışmalarını, birilerinin rejim tartışmaları gibi sunması
maalesef, bugün artık terk edilmiş olması gereken kanıksanmış bir provokasyondur.
Hiçbir şekilde devletin niteliğinin pazarlık konusu edildiğine dair argümanlara
hiç kimsenin kulak asmaması gerekir. Devlet olduğu gibi yerinde duruyor."
Anayasa çalışmaları konusunda da kafa karışıklığı oluşturulmaya
çalışıldığını belirten Çelik, "(Anayasadan Türk ifadesi çıkarılıyor mu) gibi
ifadelerle süreci provoke etmeye çalışıyorlar. Anayasadaki milletin adından ya
da Türkiyenin adından rahatsızlık duyan kimse görmedik, bunları hepimiz şerefle,
gururla bayrak gibi ortak değerimiz olarak taşıyoruz" dedi.
Bölgenin sorunlarıyla ilgilendiklerinde "Osmanlıcılıkla" suçlandıklarını
ifade eden Çelik, böyle bir dış politika izlemediklerini, bölgeye çizilmiş suni
sınırların insanların artık birbiriyle kaynaşma, birbirleriyle yeniden iletişim
kurma, araya tercümanlar sokmadan tekrar birbirlerini kardeşlik hukuku içinde
selamlama ifadesine yetmediğini vurguladı.
Bakan Çelik, yürütülen çözüm sürecinin sadece Türkiyenin barışını içeren
bir çabayla sınırlı olmadığını, İslam dünyasına, Ortadoğu ve bölgeye model
olabilecek bir yaklaşım olduğunu da sözlerine ekledi.
Muhabir: Aykut Ünlüpınar / Zuhal Uzundere Kocalar
Yayıncı: Tevfik Işık