ESKİŞEHİR (A.A) - Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkan
Yardımcısı ve Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel, Ben kadın, vekil, anne,
hekim olarak karar vericilerin, insanların mahremine dahil olan kelimeleri özne
olarak kabul edip yüksek sesle konuşmalarına karşıyım dedi.
Demirel, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kürtaj ve sezaryen tartışmalarına
ilişkin yaptığı açıklamada, konunun sonundan, sonucunun tartışıldığını savundu.
Ülkede artan sayıda istenmeyen gebeliklerin temel hususu oluşturduğunu öne süren
Demirel, Biz önce nedenini konuşmalıyız. Neden ülkemizde istenmeyen gebelikler
oluyor ve bunların sayısı artıyor- Eğer insanlarımıza üreme sağlığı hizmeti
eğitim ya da malzeme anlamında yerinde, zamanında ve sürekli verilirse,
istenmeyen gebelikler olmaz. Anladığım kadarıyla bu süreçte istenmeyen gebelik
çok fazla. Dolayısıyla biz üreme sağlığı hizmetini yeterince veremez durumdayız.
Öyleyse, burada birinci derecede sorumlu olan, sanıyorum sayın Sağlık Bakanı.
Çünkü, üreme sağlığı hizmetini kadın ve erkek herkese zamanında, sürekli ve doğru
bir şekilde ulaştırmak Sağlık Bakanlığının görevleri arasındadır diye konuştu.
Üreme sağlığıyla ilgili bilgilenme ve koruyucu tedbirlerin sadece kadını
kapsamadığını vurgulayan Demirel, şöyle devam etti:
Ama bu kürtaj konusu tıbbın, hukukun, dinin ve sosyal bilimlerin konusu.
Yani bunu hiçbirimiz tek cepheden göremeyiz. Bu bir piramit gibi. Her tarafı
farklı yansıyabilir. Fakat şu bir gerçek, kültürünüzden kopuk yasalar
hayatiyetini sürdüremiyor. Yani kültürünüzle bağdaşık olan şeyler lazım.
Dolayısıyla bunu inancımızla bağdaşık bir şekilde çözümlemek anlamında bir takvim
belirlenmesine, biz zaten Milliyetçi Hareket Partisi olarak desteğiz. Şu anda 10
hafta diye bir yasa var ve bu aslında bizim inancımızla da çelişmeyen bir
takvimdir. Farklı yorumlar olabilir. Ama işi yalnızca din üzerinden tanımlamak
doğru değil. Bunun bir de bilimsel argümanını geliştirmemiz lazım. Tecavüz sonucu
gebe kalmış kadınlar için bunu doğursunlar demek kadar büyük bir vahşet olamaz.
Ben hekim olmam itibariyle bu tür istismara uğramış kadın ve erkek çocuklarla
tanıştım. Onların gözlerine bakamadığımı hatırlıyorum. Bu tanıklığınız olmazsa,
algılaması çok zor. Yani davulun sesi uzaktan hoş gelir, bekara karısını boşamak
gibi. Ben onu söyleyen insanların vicdanından tereddüt ederim. Ben hekimliğim
süresince ilk bu tür istismara uğramış genç bir kızı ve erkek çocuğu gördüğümde,
anlattıkları öyküye yetişkin olarak dayanamamıştım. Dinlemeye dayanamadığım şeyi,
o insanların yaşamasını kabullenememem.
-Bu konuda bilirkişiler konuşmalı-
Demirel, dünyanın farklı coğrafyalarında Türklerin, Müslümanların
tecavüzlere maruz kaldığını anımsatarak, bu mağduriyetlerin bertaraf edilmesi bir
kadının talebiyse, bunun bir hak olduğunu dile getirdi.
Türkiyenin uluslararası sözleşmelerle bunu teyit eden bir ülke olduğunu
bildiren Demirel, şöyle konuştu:
En son İstanbul Sözleşmesi imzalandı. 8 Mart 2012 tarihinde de Resmi
Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girdi. O zaman biz neredeyiz, ne söylüyoruz- Ya
birileri bu sözleşmeleri okumadan imzalıyor ya da imzalamanın ötesinde okumadan
konuşuyor ya da farklı bir şey var. O yüzden bilim, insanlık ve üreme sağlığı
çerçevesinde bu konuda bilirkişilerin konuşması gerekir. Ama beni inciten bir
konuda şu. Kim ne derse desin, biz kültürel motifleriyle yaşayan bir toplumuz.
Kimileri muhafazakar diyor. Bu bizim kültürümüzün getirdiği bir yapıdır ve
böylesi bir toplumda bu tür konuların yüksek sesle ve kusura bakmayın pervasızca,
özne olarak o kelimelerin kullanılarak konuşulması toplumda bir dejenerasyon
yaratır ve bir karar vericinin öznesini bu kelimelerin oluşturduğu bir konuyu ulu
orta konuşması yalnız kadın sağlığı değil, insanlık, din, toplum adına ayıptır.
Bunların bu şekilde konuşulmaması gerekir. Bunların bilimsel arka planı olmalı.
Demirel, kürtajın bir aile planlaması, doğum kontrol yöntemi olmadığını
söyledi.
Dünyanın farklı ülkelerinde yapılan araştırmalara göre istenmeyen çocukların
suça daha yatkın, eğitim oranlarının daha düşük, aile içi şiddete daha fazla
maruz kaldığına dikkati çeken Demirel, şunları kaydetti:
Olumsuzlukları çoğaltmak yerine herkesin bakabileceği kadar çocuğa bakması
lazım. Şimdi bardağın hep bir tarafına dolu mu, boş mu diye bakmayalım. Rabbim
bir kısım kuluna üretkenliği daha fazla sunmuş olabilir. Ama bunun bu kadar bol
sunulmadığı insanlarımız için de bilimsel imkanlar sunuyoruz. Bugün tüp bebekler,
enjeksiyonlar yapılıyor. Bunu ret mi edeceğiz- Bunu reddetmek mümkün müdür-
Bilim insanlığın daha refah içinde yaşaması içindir. Birbirimize biraz sevgiyle
bakmak, biraz daha iyi konuları konuşmak lazım. Karar vericilerin insanların
mahremine dahil olan kelimeleri özne olarak kabul edip yüksek sesle konuşmalarına
ben karşıyım. Kadın, vekil, anne, hekim olarak ne derseniz deyin. Biz açıkçası
Türk kadınları bu tür şeyleri çok konuşmayı sevmiyoruz.
Muhabir: Oktay Özden
Yayıncı: Mürsel Çetin