ERZURUM (A.A) - Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, Sanıyorum
birkaç yıl içerisinde öğretmen ihtiyacını yüzde 100 karşılamış olacağız. Bu
gerçekleştiğinde eğitimde fırsat eşitliği diye bir sorun kalmayacak dedi.
Eğitim alanında çeşitli toplantılara katılmak üzere Erzuruma gelen Bakan
Dinçer, mezun olduğu Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesini
ziyaret etti.
Bakan Dinçer, burada yaptığı konuşmada, hükümet olarak Türkiyede birçok
sektörde olduğu gibi eğitim sektöründe de ciddi yatırımlara imza attıklarını
belirtti.
Cumhuriyet tarihi boyunca yapılan derslik sayısının 354 bin civarındayken,
10 yılda bu dersliklere 181 bin derslik daha ilave ettiklerini ifade eden Bakan
Dinçer, Yine Cumhuriyet tarihi boyunca 550 bin civarında öğretmen atanmışken
son 10 yılda 358 bin yeni öğretmen atadık dedi.
Bu yıl Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde yer alan okullarda bulunan norm
öğretmen kadrolarının doluluk oranının yüzde 92 olduğunu, bu oranın diğer
bölgelerde yüzde 85 olduğunu anlatan Dinçer, şöyle devam etti:
Sanıyorum birkaç yıl içerisinde öğretmen ihtiyacını yüzde 100 karşılamış
olacağız. Bu gerçekleştiğinde eğitimde fırsat eşitliği diye bir sorun kalmayacak.
Türkiyede her yerde üniversite açtıktan sonra özellikle ortaöğretimle üniversite
arasında bir dengelenme ortaya çıkmaya başlamış durumda. Biz geçen yıl 780 bin
çocuğumuzu liselerden mezun ettik. 760 bin civarında öğrencide üniversite
kontenjanına muhatap oldu. Tabii eğitimin 12 yıla çıkarılmış olması sebebiyle
önümüzdeki yıllarda aslında arz biraz daha yetersiz kalmaya başlayacak. Çünkü 780
binlik talebin 4 yıl sonra yıllık olarak 1 milyon 200 bin civarına çıkacağını
tahmin ediyoruz. O zaman da üniversitelerin arzını da artırma talebi ortaya
çıkmış olacak.
-Dünyada eğitimle istihdam arasındaki ilişki bir anlamda zayıflamaya
başladı-
Bazı kesimlerde Mezun ettiğiniz çocukların hepsine iş vermeyecekseniz niçin
okutuyorsunuz- şeklinde eleştiriler yapıldığına dikkati çeken Dinçer, şunları
kaydetti:
İşte burada çok ciddi anlamda zihni bir değişime ihtiyaç var. Artık
dünyada eğitimle istihdam arasındaki ilişki bir anlamda zayıflamaya başladı.
İnsanlar eğitim alıyorlar çünkü bir yaşam kalitesiyle ilgili bir husus bu. Sadece
istihdamla alakalı bir husus değil. Demokratik toplumda eğitilmiş bir insanın
demokratik haklarına sahip olması daha kolay ve daha mümkün. Bu açıdan
bakıldığında bu eleştirinin ben değerler seti içerisinde çok yanlış bir yerde
duranlar tarafından yapıldığını görüyorum. Biz okuyacağız ve üniversitelerden
mezun olacağız. Ama istihdam edilmenin şartı hemen yanı başımızdaki en samimi
olduğumuz arkadaştan aynı konuda daha fazla bilgi birikimine sahip olmaktır. Eğer
daha fazla bilgi birikimine sahip değilseniz istihdam edilme imkanınız yok. Bu
açıdan bakıldığında üniversite eğitimi bile yeterli olmaktan çıkmaya
başlamıştır.
Bu anlamda üniversite eğitiminin üzerinde eğitim alma zorunluluğunun ortaya
çıktığına işaret eden Bakan Dinçer, Bizim toplumumuzda henüz ihtiyaç
hissedilmiyor ama gelişmiş ülkelerden ABD ve Japonyada 30-40 yıllık çalışma
hayatı boyunca bir insanın en az 11 iş yeri değiştirmesi ve 4te meslek
değiştirmesi artık kaçınılmaz hale geliyor diyorlar. Yani bizlerin her birisi bir
işletmeye girip, orada çalışıp, diz çürütüp emekli olmayı hayal ediyorken,
gelişmiş ülkelerde ortaya çıkan eğilimlerin çalışma hayatı boyunca meslek
değiştirmeye zorladığını ve çok kez de işletme değiştirmek zorunda kalınması iyi
irdelenmelidir diye konuştu.
-Eğitim sisteminde istenen esnekliliği sağladık-
Eğitim sisteminde, ortaöğretimde esnekliği yeni yeni kurgulamaya, ortaokulda
demokrasiye yeni yeni geçmeye başladıklarını ifade eden Bakan Dinçer, Yine
eğitim sisteminde dünyadaki genel eğilimlere baktığımızda artık arz odaklı
olmaktan çıkıldığını görüyoruz. Nasıl devlet yönetiminde bir yönetişimden
bahsediyorsak, çok ortaklı bir yönetimden bahsediyorsak, tek tip eğitim, tek tip
adam yetiştirme, tek tip meslek sahibi olma gibi bir eğitim eğilimi yerine daha
özgürlükçü daha ihtiyaç odaklı bir eğitim vermeyi hedefliyoruz dedi.
Bakan Dinçer, ortaokullarda Kürtçe, temel dini bilgiler dersi, Hristiyanlık
ve Musevilik gibi derslerin seçmeli ders olarak eğitim sistemine dahil
edilmesinin özgürlükçü eğitim sistemine geçilmesinin en somut adımı olduğunu, bu
anlamda eğitimde istenen esnekliliği sağladıklarına dikkati çekti.
Üniversitelerin ortaöğretimde daha çok dinamik olması gereken kurumlar
olduğunu ifade eden Dinçer, şöyle konuştu:
Üniversiteler ortaöğretimden çok daha fazla talep odaklı bir eğitim yapma
zorundalar. Çocuklarımızın ilgisine göre ve tercihlerine göre bir eğitim
sistemini kurgulamayı başaramazlarsa mezun ettikleri çocuklarımızın birçoğu hem
iş bulmakta zorlanacaklar hem de muadilleriyle küresel ölçütte baktığınız zaman
rekabette zayıf duruma düşmüş olacaklar. Üniversite yönetim sisteminin YÖKten
başlamak üzere aslında fakülte yönetimlerine ve programlarına kadar ciddi bir
gözden geçirilmeye ihtiyaç duyulduğu kanaatindeyim.
Bakan Dinçer, şunları kaydetti:
Bu gözden geçirilme yapılırken de esas odak noktasının öğrenci merkezli ve
talep odaklı olması gerektiğini düşünerek olması gerektiğini söylüyorum. Bu
planlamalar gerçekçi ve talep odaklı olmazsa bir taraftan iş arayan gençler,
diğer taraftan kalifiye eleman arayan işverenler olacak. Biz YÖKü, otoriter,
merkezden üniversiteleri yöneten bir yaklaşım yerine belki daha çok üniversiteler
arasındaki rekabeti düzenleyen, onların kalite derecelendirmelerine bakan ve
objektif gözle değerlendiren ve nihayet onların ortak sorunları üzerinde
çalışmalar ve koordinasyonlar yapan bir kurum haline getirmemiz lazım. Aksi
takdirde bizim üniversitelerimiz övüneceğimiz üniversiteler olmaktan
uzaklaşırlar. Halbuki Türkiye olarak önemli bir avantajı yakaladık. Yavaş yavaş
tüm dünyadaki Türkiyenin yükselen imajını arkamıza alıp bulunduğumuz bölgelerde
çok sayıda başka ülkelerin öğrencilerini alarak daha uluslararası bir nitelik
kazanma, daha rekabetçi bir yapıya dönüşme imkanına da sahip olacağız diye
düşünüyorum.
-Bakan Dinçerin öğrencilik anıları-
Bakan Dinçer, Atatürk Üniversitesinde öğrenim gördüğü sırada yaşadığı
anıları anlattı. O dönem ki öğretim görevlilerinin bu döneme göre biraz daha katı
davrandıklarına belirten Dinçer, öğrencilik yıllarında yüksek puan sistemine
tepki göstermek amacıyla eylem yaptıklarını belirterek, Birçok üniversite 50
puanla sınıf geçiyor bu puanları düşürün dedik. Tam bir hafta okulun önünde
boykot yaptık dedi.
Ülkenin önemli sosyologlarından Orhan Türkdoğan ile o dönem asistanı olan
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalayın sosyal psikoloji dersine girdiğini anlatan
Dinçer, Sosyal psikoloji dersini o kadar çok sevmiştim ki nitekim daha sonra o
sevgi beni o alanda akademik çalışma yapmaya itti. Ben örgütsel davranış
konusunda doktora yaptım, örgütsel değişim konusunda yüksel lisans yaptım dedi.
Dinçer, bu dersten Türkdoğan ve Atalayın yaptığı bir sınavı da anlatarak,
şöyle konuştu:
İmtihan öncesi iki ciltlik kitabı çok iyi okudum. O kadar ki kendimi işe
adamışım. İmtihana girip çıktım ama imtihan öyle kötü geçti ki inanamazsınız. O
kadar çok çalışmama rağmen böylesi bir kötü imtihan görmedim. Aradan 15-20 gün
geçti bir gün Orhan bey ile Beşir bey sınıfa geldiler. Belliki imtihan
kağıtlarını okuyup, beraber getirmişler. Kürsünün üzerine koydular. Ben yavaş
yavaş masanın altına kaymaya başladım çünkü beni görmesini istemiyorum. Kötü bir
imtihan vermiş öğrenciyim. Orhan hoca dedi ki Bu Ömer Dinçer kim- Ben de
çekinerek sıranın altından parmak kaldırdığımı hatırlıyorum. Bana Böyle imtihan
kağıdı mı verilir- diyecek. Fakat dedi ki Bu arkadaşınıza dikkat edin, aranızda
önemli bir adam var dedi. Müthiş bir kağıdını okudum dedi. İnanın etkilendim
dedi. Beni methedecek şeyler söylüyor. Ben de yavaş yavaş toparlanarak sıranın
üstüne doğru böyle bana bir güven geldi. Ama ben kağıdımı biliyorum iyi bir kağıt
vermedim. Hocam kaç puan aldım- diye sordum. 45 evladım dedi. Ama o notun
önemini sonra fark ettim çünkü benden sonra en yüksek not 22ydi. Final imtihanı
olduğumuz zaman 258 kişilik sınıftan sadece 3 kişi geçmiştik. 70in üzerinde not
alan tek kişi galiba bendim.
Basına kapalı olarak gerçekleştirilen Valilik Toplantı Salonundaki il ve
ilçe milli eğitim müdürlerinin kalıtımıyla düzenlenen toplantıya katılan Bakan
Dinçer, Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürlüğü Salonunda ise Vali, kaymakamlar
ve belediye başkanlarıyla toplantı yaptı.
Bu arada kentte yerel bir gazetede çalışan Ekrem Bakırcı, Bakan Dinçere
yazdığı kitabı armağan etti. Bakırcı, Dinçerden primlerini ödeyemediği için
emekli olamadığını belirterek, yardım istedi.
Muhabir: Hasan Özkal
Yayıncı: Emine Konuk