Zaman gazetesi diplomasi ve dış haberler yazarı Fikret Ertan, geçirdiği kalp krizi sonucu vefat etti. Sosyal medyada paylaşılan vefat bilgilerinin ardından evine giden arkadaşları Fikret Ertan'ın, 3 Şubat'ta rahatsızlandığını ve Üniversite Hastanesi Tıp Fakültesi'ne kaldırıldığını öğrendi. Aynı akşam hayatını kaybeden Fikret Ertan çarşamba günü Eskişehir'de toprağa verildi. Ertan'ın çocukluk arkadaşı ve bir yıl öncesine kadar ev komşusu olan Şükrü Tancar, Ertan'ın vefat ettiğini dün akşam saatlerinde öğrendi ve bunun üzerine haberi kamuoyuna duyurdu. Yazar Ertan'ın öldüğü haberinin, vasiyeti üzerine kimseye haber verilmediği ortaya çıktı.
Fikret Ertan'ın, kardeşi Zeki Ertan'a ölmeden önce, "Ölürsem kimseye özel olarak haber vermeyin. Duyan olursa gelsin. Cenazemde şatafat, kamera, fotoğraf makinesi ve çelenk istemiyorum. Bu dünyaya sade geldim, sade yaşadım, sade gitmek istiyorum. Ayrıca beni annemin ayak ucuna defnedin." vasiyet ettiği, bunun üzerine de Ertan'ın ölüm haberinin kimseye bildirilmediği kaydedildi.
Fikret Ertan'ın kardeşi Zeki Ertan (60), abisinin geçen geçirdiği kalp krizi sonucu vefat ettiğini söyledi. Abisinin şatafattan uzak bir cenaze töreni istediğini belirten kardeş Ertan, "Ağabeyim sade insandı, sade yaşadı, sade vefat etti." dedi.
"ÖLÜM ANINDA BEN DE YANINDA YOKTUM"
Abisini, vefat etmeden en son bir gün önce gördüğünü, vefatı sırasında ise yanında olmadığını kaydeden kardeş Ertan, abisinin vefat sürecini şöyle anlattı: "Geçen salı akşamüzeri saat 17.00 civarında Hüseyin diye bir arkadaşı abime evine ziyarete gidiyor. 'Seni gezdireyim, dışarıya çıkarayım Fikret' diyor. Ama o 'Benim şu anda işim var, çıkamam' cevabını vermiş. Abim bu esnada fenalaşıp yere yığılıyor ve dilaltı hapı atmış. Hüseyin abi beni aradı. 'Abi Fikret abi kötüleşti' dedi. Ambulans çağırıp hastaneye götürmesini isteyip iş yerimden yola çıktım. Hüseyin abi abimi ambulansla Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'ne götürdü. Acil almışlar. Bu esnada abim kalp krizi geçirmiş ve şok cihazıyla tekrardan hayata döndürmüşler. Sonraki muayenesinde tomografi çekiyorlar. Tomografide aort damarının patladığı ortaya çıktı. Bunun üzerine ameliyata alamamışlar. Bu esnada vefat etmiş. Ben bile son nefesini vermeden önce kendisini göremedim."
"KALP RAHATSIZLIĞI VE NEFES DARLIĞI RAHATSIZLIĞI VARDI"
Ağabeyinin kalp rahatsızlığı ve nefes darlığı sıkıntısı yaşadığını, bir yıldan bu yana evden dışarıya çıkmadığını aktaran kardeş Ertan, ağabeyinin tüm ısrarlara rağmen hastaneye gitmek yerine ilaçla tedavi olduğunu anlattı. Ağabeyinin daha önce de baypas olduğunu dile getiren kardeş Ertan, "Abimi hastanede tedavi olmaya götürmek istedim. Bunu sık sık kendisine ilettim. Ama o hep hastaneye tedavi olmaya gitmeyi hep reddetti." dedi. "Ben hastaneye gidersem çıkamam. Hastaneye gidersem vücudumda çok rahatsızlıklar çıkar" diyerek hastaneye gitmediğinin altını çizen kardeş Ertan, ağabeyinin son bir yıldır da eve misafir bile kabul etmediğini ancak çok yakın dostlarını kabul ettiğini belirtti.
"SADE BİR HAYATLA ÖLÜME GİTMEK İSTİYORUM"
Ağabeyinin sade yaşadığı gibi sade ölmek istediğini vurgulayan kardeş Ertan, bu bağlamda hastalığına rağmen bakıcı bile kabul etmediğini vurgulayarak, "Kendisine bir bakıcı bulup baktırmak istedik ama bakıcı da istemedi. 'Ben sade bir insanım. Sade yaşadım, sade yaşamak istiyorum, sade bir hayatla ölüme gitmek istiyorum.' diyordu. Kendi işlerini kendi yapıyordu. Akşam sabah ben gider yardımcı olurdum. Evdeki eşyalarını bana bile dokundurmazdı." diye konuştu.
"ÖLDÜĞÜMÜ KİMSEYE ÖZEL OLARAK HABER VERMEYİN, DUYAN OLURSA GELSİN"
Kardeş Ertan, ağabeyinin, ölmesi halinde cenazesinin şatafatlı olmaması ve kimsenin çağrılmaması için bir vasiyette bulunduğunu, bu nedenle de sade bir cenaze töreni yaptıklarını ve kimseyi de cenazeye çağırmadıklarını kaydetti. Kardeş Ertan, ağabeyinin vasiyetini şöyle aktardı: "Benim kimseye harcım borcum yok. Ama bana sade bir cenaze töreni düzenleyin. Ölünce öldüğümü özellikle arayıp kimseye haber vermeyin. Duyan olursa gelsin. Şatafatlı cenaze töreni de olmasın. Kamera ve fotoğraf makinası cenazemde olmasın. Ayrıca mezarlıkta ayran ve pide gibi bir şey dağıtılmasın. Çelenk gönderilmesin, olmasın istedi. Öğle namazında defnedilmesini isterdi ve öyle de yaptık. Bu nedenle kimseye haber vermedik. Kardeşlerimizin bile bir kısmı cenazeye son anda yetişti. Yakın dostlarından duyanlar cenazeye geldi. Daha sonra ağabeyimin öldüğü kulaktan kulağa yayıldı ve böylece ortaya çıktı."
"İSTEĞİ ÜZERİNE ANNESİNİN AYAK UCUNA DEFNEDİLDİ"
Ağabeyinin son vasiyetinin ise vefat edince annesinin ayak ucuna defnedilmek olduğunu aktaran kardeş Ertan, "Ağabeyimin bir de önemli ve son isteği vardı. O da ölünce annemin ayak ucuna defin edilmek. Biz de bu son isteği olarak ağabeyimi annemin ayak ucuna defnettik." dedi.
ÇOCUKLUK ARKADAŞI EV KOMŞUSU DA ÖLÜMÜNDEN SONRADAN HABERDAR OLDU
Fikret Ertan'ın çocukluk ve mahalle arkadaşı Şükrü Tarcan da 'kardeşim gibi sevdiğim.' dediği Ertan'ın vefatından kendisinin bile dün akşam üstü haberdar olduğunu dile getirdi. Ertan ile yıllarca Deliklitaş Mahallesi Asarcıklı Caddesi'nde beraber arkadaşlık yaptıklarını kaydeden Tarcan, "Fikret okudu gazeteci oldu. Ben ise esnaf oldum. Bir yıl öncesine kadar aynı mahallede ikamet ediyorduk. O bir sene öncesinde başka yere taşındı. Zaman zaman kendisine ziyarete gidiyordum ve telefonla görüşüyordum. En son birkaç gün önce telefonla görüştük. Durumu iyiydi. Biraz sohbet ettik. Ancak çocukluk arkadaşımın vefat ettiğini önceki gün akşam başka bir arkadaştan öğrendim. Kendisi şatafatlı bir cenaze töreni istememiş ve sade olmasını talep etmiş. Bu nedenle o telaşla da bize haber verilmemiş. Haberi duyunca çok üzüldüm." ifadesini kullandı.
OKURLARINDAN BÖYLE MÜSAADE İSTEMİŞTİ
Fikret Ertan, Zaman gazetesinde 1988 yılından itibaren dış politika yazıları yazıyordu. Ertan, son yazısı olan 'Transdinyester Meselesi' adlı köşe yazısında "Rahatsızlığım dolayısıyla yazılarıma bir süre ara veriyorum. Tekrar görüşmek dileğiyle…" notu düşmüştü.
CİHAN