DİYARBAKIR (A.A) - Meral Özdemir - Tarihte onlarca medeniyete ev
sahipliği yapmış, zengin kültürel dokusuyla göz kamaştıran Diyarbakır,
Güneydoğunun turizmde parlayan yıldızı olma yolunda adeta koşuyor.
Binlerce yıldır kutsal bir emaneti bekler gibi kentin tarihi bekçiliğini
yapan UNESCOya aday surlarıyla, İslam Dünyasının 5. Harem-i Şerifi Ulu Camisi,
peygamber, sahabe kabir ve makamlarıyla geçmişi bugüne bağlayan Ongözlü
köprüsüyle, Ziya Gökalp, Cahit Sıtkı Tarancı, Sezai Karakoç ve Ahmet Arif gibi
değerleriyle inanç ve kültür turizminde iddialı olan Diyarbakır, ziyaretçilerini
ağırlamak için kapılarını ardına kadar açıyor.
Yaz tarifesiyle İstanbul, Ankara, İzmir ve Antalyadan günde yaklaşık 20
uçak seferi yapıldığından kolayca ulaşılan Diyarbakırı gezmek için en az 3 güne
ihtiyaç var. Farklı inanç kültürlerinin yan yana yaşadığı kentte, üzerindeki
kabartma ve figürlerle tanıklık ettiği medeniyetlerin izlerini anlatan tarihi
surlar, bütün görkemiyle ziyaretçilerini karşılıyor. Kuruluşu kesin olarak
bilinmeyen, 5 bin 700 metreden oluşan ve bozulmadan günümüze kadar gelebilen
surların, kent merkezine yaklaşık 20 dakika mesafedeki tarihi Keçi Burcunun
üzerinden, demli bir çay eşliğinde bütün ihtişamını izlemek mümkün.
-Kentin kalbi: Ulu Cami-
Tarihin bütün dönemlerinde önemini koruyan, bugün de Diyarbakırın en önemli
camisi ve ziyaretgahı durumunda olan, İslamın 5. Harem-i Şerifi olarak
tanımlanan Ulu Cami, Selçuklu geleneğini yansıtan Anadoludaki en erken ve en
anıtsal cami olarak nitelendiriliyor. 4 ayrı cephesi İslamın dört ana mezhebine
ayrılmış, günümüzde de Hanefi ve Şafiilerin iki ayrı mekanda ibadetlerini
sürdürdüğü görkemli yapı, avlusu, avlu etrafındaki müştemilatı, maksureleri,
medreseleri ve kıble yönündeki haremi, kare kesitli minaresiyle ve anıtsal yapı
topluluğuyla görülmesi gereken en önemli değerler arasında bulunuyor. Kentin tam
ortasında bulunun ve adeta kalbi olan cami, avlusunda bulunan ünlü İslam bilgini
El Cezeriye ait güneş saati de dikkat çeken bir ayrıntı olarak hafızalarda yer
ediniyor.
Kentte ayrıca bütün görkemiyle zamana direnen, nice sevinçlere ve üzüntülere
tanıklık etmiş, tarihi Safa, Şeyh Mutahhar, Kurşunlu, Melek Ahmet Paşa, Behram
paşa, İskenderpaşa, Alipaşa camileri ile Anadolunun ilk üniversitelerinden olan
Mesudiye Medresesi ile Zinciriye Medresesi de görülmesi gereken mekanlardan.
Sur ilçesindeki tarihi Hasanpaşa, Diyarbakır Evi veya Sülüklü Hanın büyülü
atmosferinde yöresel tatlardan oluşan kahvaltının ardından içilen "menengiç"
kahvesi insana "iyi ki gelmişim" dedirtiyor. Bakırcılar ve demircilerin çekiç
seslerinin birbirine karıştığı sokak ise ziyaretçilerini zaman yolculuğuna
çıkarıyor.
Biraz soluklanmak için ise kentin sivil mimari örneklerinden olan Cahit
Sıtkı Tarancının doğup büyüdüğü müze evde küçük bir mola verilebilir.
Mor Petyum Keldani Kilisesi ve Ermeni Surp Gregos Kilisesi, 16. yüzyıla ait
havra, 15. yüzyılda yapılan Şeyh Matar Camisi ile kentin geleneksel sivil mimari
örneklerini yansıtan bazalt taştan yapılmış evlerin bir arada bulunduğu, çan ve
ezan seslerinin birbirine karıştığı Yenikapı Sokağı da, yüzyıllarca farklı dil ve
dinlere hoşgörüyle tanıklık etmesiyle kardeşliğin en güzel kanıtı olarak ayrı bir
değere sahip.
Gece ise Diyarbakırdan 3 kilometre uzaklıktaki hakim bir tepeye kurulu
tarihi Erdebil Köşkünden geçmişi bugüne bağlayan Ongözlü Köprünün seyrine doyum
olmaz.
-Hazreti Süleyman Cami-
Diyarbakırın mücevheri, inanç turizmindeki en önemli gücü 27 sahabeye ev
sahipliği yapan Hazreti Süleyman Camisi... Tarihi surlarının bir bölümü olan,
İçkalenin altındaki kapıdan geçildiğinde, bazalt taştan yapılmış avlusu ve büyük
ihtişamıyla ziyaretçileri karşılayan Hazreti Süleyman Camisi, çeşitli kaynaklara
göre şehit düşen 27 sahabenin kabirlerinin bulunduğu yerde yapılmış. Halid Bin
Velidin oğlu Hazreti Süleyman ile Diyarbakırın İslam orduları tarafından fethi
sırasında şehit düşen diğer sahabelerin yattığı yer olan Hazreti Süleyman Camisi,
her daim gönüllere ferahlık veren mekanlardan.
Kentin marka değeri olan ve restorasyonu devam eden İçkale ise milattan
sonra 2. yüzyıla ait St. George Kilisesi, Artuklu Hanı ile Cumhuriyet ve Osmanlı
döneminin mimari özelliklerini yansıtan yapılarıyla göz kamaştırıyor.
-Peygamberler diyarı Eğil-
Peygamberler ve evliyalar diyarı olarak anılan Eğil ilçesi ise bir doğa
harikası. Dicle Barajı Gölüne bakan yamaca kurulan, bungalov tipi evler, göl
kıyısındaki çardaklar, restoranlar, kır kahveleri, gezinti tekneleri, sürat
motorları, jet skileriyle gözde turizm mekanlarını aratmayan doğa harikası ilçe,
göle hakim bir tepede bulunan Hazreti Zülkif, Hazreti Elyesa, Nebi Harun ve Nebi
Ömer türbelerinin bulunduğu Ziyaret Tepesi ile huzur arayanların adresi.
-Dünyanın bittiği yer-
Sadece Diyarbakır kent merkezi değil, ilçeleri de zengin kültürel birikimini
ziyaretçileriyle paylaşmak istiyor. Diyarbakır-Bingöl karayolu ayrımındaki Asur
Kralığına ait çivi yazılı kitabeler ile kabartmaların bulunduğu, sarkıt ve
dikitleriyle doğa harikası olan Bırkleyn Mağaraları da fantastik bir yolculuk
vaat ediyor.
Bırkleyn Çayı, antik yol ile birleşmeden önce yerin altında akıyor ve doğal
bir tünelden sonra yeniden gün yüzüne çıkıyor. Bu özel oluşumdan ötürü buradaki
mağaraya Bırkleyn Mağaraları veya Dicle Tüneli ismi verildiği belirtiliyor. Antik
çağlarda bu suyun kaybolduğu, toprağın altına indiği yer "Dünyanın Bittiği Yer"
olarak tanımlanmış.
Silvan ilçesindeki Hassuni Mağaraları da alternatif turizm meraklılarının
ilgisini çeken alanlar arasında göz dolduruyor.
Anadolunun en eski mağara yerleşimlerinden biri olan Hilar Mağaralarının
tarihi ise milattan önce 12 binlere kadar gidiyor.
Geçici yerleşimlere sahne olan, özellikle Geç Roma Döneminde yerel
eyaletlerin hakimiyetinde kaya mezarı olarak kullanılan Çayönü ve Hilar
mağaralarındaki kazı çalışmasında Artuklular, Bizans, Roma ve Osmanlılara ait
sikkeler ve buluntular açığa çıkarken hem Çayönü hem de Hilar, dünyada insanlığın
ilklerini barındırması açısından bütün görkemiyle tarihi merak eden
ziyaretçilerini bekliyor.
Çermik ilçesindeki Kapadokyaya benzeyen Gelincik Dağı ise doğal güzelliğini
meraklılarına sergilemek için gün sayıyor.
Diyarbakırı keşfederken, geleneksel el sanatlarından bakır, ipek puşi,
altın ve gümüşten takı satın alınabilir, leziz Diyarbakır mutfağının da tadına
bakılabilir.
-Hasankeyf-
Batmana 35 kilometre mesafedeki Dicle Nehri kıyısındaki Hasankeyf ise
mutlaka görülmesi gereken bir yer. Bir zamanların ilim ve kültür merkezi
Hasankeyfte milattan sonra 4. yüzyılda kurulan kale ise Diyarbakır çevresini ele
geçiren Bizans İmparatoru Konstantinosun bölgeyi korumak amacıyla inşa ettirdiği
iki sınır kalesinden biri. Hasankeyf gezisinin ardından Dicle Nehrinin serin
sularına kurulan masalarda ayaklarınızı serinliğe bırakırken, yöreye özgü
alabalığın tadına bakmadan ilçeden ayrılmamak gerekiyor.
-Mereto Dağında kayak-
Petrol kenti olarak anılan Batmanda bir çok kültürel varlığın yanında Sason
ilçesi yakınlarındaki 2 bin 993 rakımlı Mereto Dağı da ihtişamlı görüntüsüyle
dağcılık ve kayak sporu yapmak isteyenler için bir bulunmaz fırsat.
Mereto Dağından kuzey yamacına doğru olan 4 kilometrelik alanda, ekim-mayıs
ayları arasında kayak yapılabilecek kadar kar bulunuyor. Ayrıca doğa yürüyüşü
için de mükemmel bir seçenek.
Yayıncı: İrfan Cemiloğlu