Yeterli ve dengeli beslenme için düzenli tüketilmesi önerilen sebzeler, yetiştirildikleri alana göre bünyelerinde ağır metaller barındırabiliyor. Ağır metaller pişirme sırasında yemeklerin suyuna karışabiliyor. Ancak ağır metallerin ne kadarının suya geçtiği bilinmiyor. Sebzelerin haşlama sularının atılıp atılmaması ise kafaları karıştırıyor. Samsun'da yapılan bir araştırma bu konuya ışık tuttu. Araştırmaya göre, taze fasülyenin yanı sıra sebze olarak tüketilen kazayağı ve sirken bitkisinin haşlama sularının kullanılmaması öneriliyor.
Ispanak ve pırasanın haşlama sularının ise atılmadan tüketilebileceği, pırasanın çiğ olarak da yenebileceği belirtiliyor. Ondokuz Mayıs Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü'nde, Orta Karadeniz'de yetişen bazı sebzelerin ısıl işlem sonrası ağır metal içeriklerinin tespit edilmesine yönelik yüksek lisans çalışması yapıldı.
Araştırmada Samsun'da yetiştirilen ıspanak, pırasa, halk arasında ayşe kadın fasülye olarak da adlandırılan taze fasülye ile doğal olarak yetişen ve kırsal alanda yaşayan kişiler tarafından doğal ortamından toplanarak tüketilen sirken ve kazayağı bitkileri kullanıldı.
Sebze ve bitkilerin ısıl işlem geçirmeden ve geçirdikten sonra ki ağır metal içerikleri belirlendi.
Araştırma sonucunda, zehirleyici ve bazılarının kanserojen etkiye sahip olduğu bilinen ağır metaller pırasa dışında yüksek bulundu. Sebep olarak ise sebzelerin alındığı bölgelerin endüstri yönünden gelişmiş olması ve bitkilerin muhtemelen metal biriktirici olmalarından kaynaklanması gösterildi. Bitkilerin o bölgede yetiştirilmemesi tavsiye edildi.
Sebzelerin haşlama sularının atılıp atılmaması için ise şu ifadelere yer verildi; "Ispanağın haşlama suyunun kadmiyum hariç diğer ağır metal içeriği bakımından atılıp atılmamasının bir önemi yoktur. Kadmiyum içeriği de WHO sınır değerlerinin oldukça altındadır. Bu sebeple iki türlü de yenilebilir. Kadmiyumun vücutta birikebileceği düşünüldüğünde ise suların atılmasının daha yararlı olacağı görüşündeyiz. Yalnız ayşekadın fasulyenin haşlama suyu atılması hatta normal yemeğinin suyunun da yenilmemesi gerektiği görüşündeyiz. Tabi ki günlük alım düşünüldüğünde yetişkin bir insan günlük 250 gram tüketirse WHO' nun sınır değerlerini aşmamış olur. Pırasanın ise yemeklerin yanında çiğ olarak yenilmesi önerilebilir. Çünkü belirlenen metaller sınır değerlerin altındadır ve genelde haşlama ile düşmektedir. Ancak vücut için gereken miktar çiğ pırasa ile daha iyi alınabilir. Kazayağında ise haşlama ile metal derişimi artmaktadır. Bu bitkinin de haşlama yapmadan yine bir kısım halk tarafından salata olarak tüketildiği şekli ile değerlendirilmesi gerektiği düşüncesindeyiz. Sirkende ise haşlama sularının atılarak tüketilmesi uygun görülmektedir. Sonuç olarak, çalışmamızda analiz ettiğimiz sebzelerdeki ağır metaller genellikle WHO'nun değerlerinin altında tespit edilmiştir. Halkımızın kavurma olarak tükettikleri sebzelerin haşlama sularını atmaları önerilebilir." CİHAN