BURSA (A.A) - Haluk Yüksel - Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği
(TOBB) Yönetim Kurulu Üyesi ve Bursa Ticaret ve Sanayi Odası (BTSO) Meclis
Başkanı İlhan Parseker, Bütün olumsuzluklara rağmen 2012 yılı, yüzde 3e yakın
büyüme, tek haneli enflasyon, tek haneli işsizlik, tarihi dip yapan iç borçlanma
faizi ve nihayet Türkiyeyi yatırım yapılabilir ülke seviyesine çıkartan not
artışıyla kapattığımız için mutlu olmalıyız dedi.
Parseker, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 2012 yılının, küresel
ekonomideki büyük riskler nedeniyle çok zor geçeceğini hemen herkesin
hesapladığını hatırlatarak, Avrupa Birliğindeki (AB) dağılma tehlikesi, Amerikan
ekonomisinde büyümenin durması ve Çinin büyümesinin hız kesmesinin, 2012nin üç
önemli riski olduğunu belirtti.
Korkulanın büyük ölçüde olmadığını, yaşanan kaosa rağmen avro para
birliğinin, dağılmadan kalmayı başarabildiğini vurgulayan Parseker, Amerikada
karışık sinyallere rağmen büyümeye dönük gelişmelerin devam ettiğine dikkati
çekti.
Parseker, Çinde ise kötümser beklentilere karşın büyümenin yüzde 8
civarında realize olduğunu belirterek, Sonuçta krizin derinleşmesi ya da yeni
bir kriz dalgası tehdidiyle başladığımız yılı, küresel ekonomide beklentilerin
altında, yüzde 3,3 civarında gerçekleşen düşük büyüme ile tamamladık. Amerikada
mali uçurum tehdidinin aşılması, riskli AB ülkelerinde yüksek kamu borcu stokunu
aşağı çekecek yapısal önlemlerin alınmaya başlanması ve Çindeki büyümenin diğer
gelişmekte olan ülkelerdeki büyümeyle desteklenmesi, 2013 yılının daha stressiz
geçeceğine dair güçlü sinyaller oldu diye konuştu.
-Bütün olumsuzluklara rağmen...-
2011 yılını yüzde 8,5 gibi yüksek bir büyüme ile tamamlayan Türkiyenin,
GSYHnın yüzde 10una tırmanan cari açığın yarattığı tedirginliği üzerinden atmak
için ekonomide frene bastığını anlatan Parseker, şunları kaydetti:
Hükümet, 2012 yılını, yumuşak inişi temsil edecek yüzde 4 gibi ılımlı bir
büyüme ile tamamlamayı hedefledi. Ancak 2011in son çeyreğinden itibaren alınan
tedbirlerin etkisi beklenenden sert oldu. İç piyasada büyüme adeta durdu. Nihai
tüketim harcamaları ve özel sektör yatırımları kriz yılı 2009dan sonra ilk kez
eksiye düştü. Son üç yılda iç talep ilk kez büyümeye negatif etki yaparken, kamu
harcamaları nispeten yükseldi. Sonuçta Türkiye 2012 yılını hedefin 1 puan kadar
altında yüzde 3 civarında bir büyüme ile tamamladı. Bir yanda altımızdaki
komşularda yaşanan ve iç savaşa varan karışıklıklar, diğer yanda en büyük
pazarımız olan ABde yaşanan büyük durgunluk... Bütün bu olumsuzluklara rağmen
yılı, yüzde 3e yakın büyüme, tek haneli enflasyon, tek haneli işsizlik, tarihi
dip yapan iç borçlanma faizi ve nihayet Türkiyeyi yatırım yapılabilir ülke
seviyesine çıkartan not artışıyla kapattığımız için mutlu olmalıyız.
-2013 büyüme hedefi aşılacak-
Parseker, 2013 ve sonrası için beklentilerine de değinerek, şöyle devam
etti:
Orta Vadeli Program, 2013 yılından başlayarak Türkiye ekonomisinin gelecek
üç yılda ortalama yüzde 4,6 büyümesini öngörüyor. 2013 yılında hedeflenen yüzde
4lük büyümenin aşılacağını bekliyorum. 2012 yılında açıklanan yeni teşvik
sistemi, stratejik yatırımları çekerek cari açığı azaltmayı, bölgeler arası
gelişmişlik farkını düşürmeyi ve Türkiyenin orta ve ileri teknoloji dönüşümünü
sağlamayı hedefledi. Yeni teşvik sisteminin, uluslar arası sermayenin Türkiye ile
daha çok ilgilenmesini sağladığını söylemek mümkün. Türkiyeyi bir cazibe merkezi
haline getirecek adımlar, 2013 yılında da hız kesmeden devam ettirilmeli.
-Avrupa pazarının daralması Bursanın ihracatını vurdu-
Türkiye, 2012 yılında ekonomik büyümenin küresel ölçekli zorluklarıyla
boğuşurken, Bursanın ilave olarak AB pazarındaki daralmayla baş etmek zorunda
kaldığını ifade eden Parseker, şu bilgileri verdi:
Malum, AB pazarının Türkiye ihracatındaki payı bu yıl 9 puan gerileyerek
yüzde 47den yüzde 38e indi. İhracatının dörtte üçünü bu birliğe yapan bir
kentin bundan etkilenmesi kaçınılmaz. Üstelik Bursa otomotiv gibi orta ve ileri
teknoloji üretimin merkezi ve ürün kalitemiz bir anda pazar değiştirmeye müsait
değil. Bu nedenle bu yıl ihracat performansımız düştü. Buna karşılık ithalatımız
da gerilediği için dış ticaret fazlası verme özelliğimize yeniden kavuştuk. Bu
yılın ilk 11 ayında 10,1 milyar dolarlık ihracat, 9,5 milyar dolarlık ithalat
yaptık. Otomotiv dışındaki tüm sektörlerde AB pazarındaki daralmaya karşın iyi
bir ihracat performansı var.
Parseker, Bursanın istihdamda Türkiye ortalamasının az da olsa üzerinde
kalmaya devam ettiğini, kurulan-kapanan şirket sayısında iyi durumda bulunduğunu
belirterek, Türkiyede yılın ilk 9 ayında kapanan bir şirkete karşılık üç yeni
şirket kurulurken, Bursada kapanan bir şirkete karşılık 4,5 şirket kurulduğunu
belirtti. Parseker, şöyle devam etti:
Kurulan şirket sayımız bin 24, kapanan şirket sayımız 228 oldu.
(Türkiyede kurulan 29 bin 452, kapanan 9 bin 813.) Enflasyonda Türkiye geneline
yakınız. Teşvikli yatırımlarda birinci bölgede yer almamıza rağmen yatırım
çekmeye devam ediyoruz. Bursa, Türkiyenin 2023 hedeflerine ulaşmasının kilit
kentlerinin başında geliyor. Bu kentin müthiş bir girişim becerisi, iyi yetişmiş
insanları, eşsiz bir lojistiği ve rekabetçi bir üretim deseni var. Öncelikle
birlik ve dirlik içinde yaşamayı, öyle davranmayı, birbirimizi aşağı çekmeyi
değil cesaretlendirmeyi içselleştirmemiz lazım. Dış ticarette ülke ve sektör
çeşitlemesine gitmeye, ilave olarak turizm gibi alternatif sektörlere ağırlık
vermeye devam etmeliyiz. Bursa bir sanayi kenti. Ancak dengeli bir gelecek için
başka kaldıraçlara da ihtiyacımız var. Turizm, bu kaldıraçlar arasında en önde
gelen sektörlerden biri. Kentimizde son 5 yılda 20den fazla önemli otel yatırımı
yapıldı. Bursanın bir turizm, SPA ve kongre merkezi olma konusunda büyük şansı
ve fırsatı var. Şartlar değişmezse 2023te 5 milyon turist hedefine rahat
ulaşacağımızı düşünüyorum. Bursa, Cumhuriyetin 100. yılında Türkiyenin ileri
teknoloji, Ar-Ge ve inovasyon merkezi olmalı. Bu nedenle Otomotiv Test Merkezi
gibi, savunma sanayi gibi, sağlık yatırımları gibi bizi ileriye götürecek yeni
işleri kovalamalıyız.
-Türkiyenin önü açık, ama...-
Bursanın, bireysel girişim ve girişimci bazında çok başarılı örneklerin
çıktığı bir kent olduğunu, ancak ne kadar başarılı olursa olsun bir şirketin
kredibilitesinin, içinde iş yaptığı ülkenin kredibilitesine bağlı bulunduğunu
vurgulayan Parseker, şunları kaydetti:
Bursanın bir marka kent olması için birlikte iş yapma kültürünü biraz
daha özümsememiz lazım. Organize sanayi bölgelerinden kültür merkezine kadar,
birlikte çalıştığımızda ne kadar değerli işlerin ortaya çıktığı çok açık.
Stratejik yatırımlar için güç birliği yapmalı, ortaklık kurarak yabancı markalar
satın almalıyız. Merkezi idareden iş dünyasına, üniversiteden sokaktaki insana
kadar herkes birlikte iş yapma ve değer yaratma kültürünü benimsemeli.
Türkiyenin önü açık, ama reform adımlarını hızlandırmamız şart. Çünkü Dünya
Bankasının iş yapma kolaylığı sıralamasında 185 ülke arasında 71. sırada olmak
Türkiyeye yakışmıyor.
Yayıncı: Doğan Sarıtaş