MALATYA (A.A) - Zirve Yayınevinde biri Alman uyruklu 3 kişinin
boğazının kesilerek öldürülmesine ilişkin davanın 65. duruşmasında, gizli tanık
"Deniz Uygar" kod adıyla bilinirken kimliği deşifre olan İlker Çınar, ifade
vermeye devam etti.
Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmanın öğleden sonraki bölümünde,
sanık müdafileri, Çınarın ifade verirken kimseye hakaret etme hakkı olmadığını
söyledi. Bunun üzerine video konferans sistemiyle görüntüsü karartılarak
konuşması salondakilere aktarılan Çınar, asılsız iftirada bulunmak ya da hakaret
etmek gibi bir amacı olmadığını belirterek, davanın bazı sanıklarının bunu
kendisi için kolektif olarak yaptığını savundu.
Gizli tanık olduğunu kaydeden Çınar, "Buna rağmen nerede oturduğumu
biliyorlarmış. Normal bir insan bilemez. Bunun için suç duyurusunda bulunuyorum"
dedi.
Devlete sirayet etmiş gizli bir örgütle karşı karşıya olunduğunu iddia eden
Çınar, "Misyonerlerin adamı değilim. Cemaatin de iddia makamının da adına
çalışmıyorum. Vicdanımın sesiyle hareket ediyorum. Öyle yapmaya da devam
edeceğim" ifadesini kullandı.
Çınar, konuşmaya başladıktan sonra örgütten baskı gördüğünü ileri sürerek,
"Beni tehdit ettiler. Hakaret ettiler. Bir dönem bana rüşvet verildiğini
söylediler. Bu metot tutmadı. Haydar Yeşilin kayınbiraderine de hard diski
götürüp güvenlik güçlerine ver diye ben mi söyledim-" diye konuştu.
Zirve Yayınevindeki cinayetlere ilişkin davanın bitmeyeceğini savunan
Çınar, "Bunların amacı da o zaten" dedi.
Türkiye Ulusal Stratejiler ve Harekat Dairesi (TUSHAD) isimli örgütün
misyonerleri ülkenin bekası, devletin üniter yapısı için tehdit olarak gördüğünü
iddia eden Çınar, şunları söyledi:
"Misyonerlerin tasfiye edilmesi istendi. Bir istihbari birim
oluşturulacaktı. Bu bana 1993te Türk Silahlı Kuvvetlerinde (TSK) uzman erbaş
olarak çalıştığımda söylenmişti. Haydar Yeşilden elde edilen hard diskte
misyonerlerin tehdit ve tehlike olarak görüldüğü yer almaktadır. Daha sonra benim
özlük haklarım gizli kalmak kaydıyla TUSHAD isimli örgüte geçmem istendi. Bana
Seni tereyağından kıl çeker gibi aldık diyorlardı. Kimse benim askeri personel
olduğunu anlamayacaktı. Aslında ben TSKdan nasıl ve ne şekilde ilişiğim
kesildiğini bilmiyordum, sonradan öğrendim. Bana boş kağıt imzalattılar. Parmak
izi aldılar. İddia edildiği gibi TSKdan atılmış olsam Mehmet Ülger ekibiyle
nasıl çalışabilirdim."
Kadrosunun TUSHAD Özel Kuvvetler Komutanlığına bağlı Beyaz Kuvvetler
Komutanlığında olduğunu savunan Çınar, kendisine ödemelerin de TUSHAD adına
yapıldığını söyledi. Bu kapsamda istihbarat ve iç güvenlik eğitimlerine tabi
tutulduğunu ileri süren Çınar, "Örgütün misyonerlik departmanında eğitildim.
Girdiğiniz yerde homojenize olacaksınız. Sızdığınız yapıyı daha sonra tasfiye
edeceksiniz diyorlardı" diye konuştu.
Genelkurmay Başkanlığının TUSHADı soran mahkemeye "beyaz personellerimiz"
vardı diye cevap yazdığını hatırlatan Çınar, bunun da bu yapının varlığını
dolaylı da olsa kabul etmek anlamına geldiğini ifade etti.
Zirve Yayınevindeki cinayetlerde Mehmet Ülgerin amacının AK Partiyi ve
mevcut demokratik yapıyı çökertmek olduğunu öne süren Çınar, safiyane bir şekilde
aldatıldığını savundu. TUSHADın sanık Hurşit Tolon tarafından 1993te
kurulduğunu iddia eden Çınar, "Türkiye Ulusal Stratejiler ve Harekat Dairesi. Bu
yapı gizliydi. JİTEMle koordinasyon halindeydi. Hala da öyle" ifadesini
kullandı.
TUSHAD kimliğini özel ve resmi işlerinde değil sadece kendi aralarında
birbirlerini tanımak için kullandıklarını ileri süren Çınar, "Bu kimlik Mehmet
Ülgerde, Abdullah Atılganda, Ruhi Abatta ve bende vardı" dedi.
-"Hurşit Tolona karşı sorumluydum"-
Levent Ersözün kendisinin eğitmeni olduğunu, onunla istihbari bilgi
paylaştıklarını bildiren Çınar, "Asıl sorumlu olduğum kişi Hurşit Tolondu"
iddiasında bulundu.
Çınar, ilk görev yeri Mersinde misyonerlerin arasına sızdığını iddia
ederek, şöyle devam etti:
"İstihbarat topluyorduk. Fişleme yapıyorduk. Levent Ercan Gelegen diyor ki
Misyonerler fişleme yapıyordu. O, ya misyonerleri bilmiyor ya da devleti
bilmiyor. 2010 yılında İzmirdeki İncil akademisinde eğitim aldım. Pastör papaz
seviyesine geldim. Nüfus idaresine başvurarak kimliğimdeki dini İslam ibaresini
Hristiyan diye değiştirdim. TUSHAD çalışmalarımı taktirle karşılıyordu. Saha
çalışması yaptığımı gösterir argümanları onlara teslim ettim. Bu Haydar Yeşile
ait hard diskte var."
Mahkeme Başkanı Hayrettin Kısanın hard diskteki fotoğrafları kimin
sıraladığını sorması üzerine Çınar, o yazının Ruhi Abatın el yazısı olduğunu
belirterek, "Yöneticimiz oydu. Maestro Ruhi Abattı" dedi.
İlker Çınarın özel hayatıyla ilgili bazı sözler sarf etmesi üzerine tutuklu
sanık Levent Ercan Gelegen, dışarı çıkmak istediğini belirtti. Mahkeme Başkanı
Kısa, Gelegenin dışarı çıkabileceğini bildirdi. Kısa, İlker Çınara özel hayatla
ilgili konuşmamasını söyledi. Gelegen, salonun dışına çıkarıldı.
Örgüt içinde bir beyaz kağıda yazı yazarak kuryeyle birbirlerine
gönderdiklerini, bu şekilde haberleştiklerini savunan Çınar, maaşlarının da bu
şekilde kendilerine getirildiğini ileri sürdü. TUSHADın 1999dan sonra
sivilleşmeye başladığını öne süren Çınar, şu iddialarda bulundu:
"Örgütün 1999dan sonra olmadığının söylenmesi normaldir. 1999dan sonra
örgütün adındaki harekat, hareket olarak değiştirildi. Siyasal bir güç olarak
halk desteğini alıp faaliyetlerini sürdürmek istediler. Mitingler, yürüyüşler
bunun göstergesidir. Hatta Hurşit Tolonun 18 Nisan 2007de İnönü Üniversitesinde
vereceği konferans da bu kapsamda bir faaliyettir. 2004te ise örgüt kitle
iletişim araçlarını, ulusal basını, medyayı, internet sitelerini kullanmaya
başlamıştır."
Çınar, TBMMnin bir komisyonunun beyaz ve siyah kuvvetlerin varlığına
raporunda yer verdiğini hatırlatarak, "Genelkurmay Başkanlığı beyaz
personelimiz, siyah personelimiz var diyor. O zaman bu Meclis muz cumhuriyetinin
meclisi mi-" ifadesini kullandı.
Mahkeme Başkanı Kısa, Genelkurmay Başkanlığının TUSHADın varlığını
sormaları üzerine gönderdiği cevabı okudu. Kısa, "Gelen cevabi yazıda, TUSHADın
halihazırda olmadığı, geçmişte de olmadığı belirtiliyor" dedi.
Muhabir: Yeter Erdine / Tuba Karahan
Yayıncı: İbrahim Uyar