Uluslararası derecelendirme kuruluşlarından seçimin hemen ertesinde, ülke kredi notu indirimi ile birlikte ardı ardına uyarılar gelirken, hükümet yerli ve milli derecelendirme kuruluşu kurmak için düğmeye bastı. Seçimlerden sonra Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) yerli derecelendirme kuruluşu için harekete geçti. Yerli ve milli derecelendirme kuruluşunun sermayedarları arasında, TOBB, Bankalar Birliği ve Katılım Bankaları Birliği yer alıyor. DW Türkçe, her dönem Türkiye’nin gündeminde olan ve siyasetçilerle karşı karşıya gelen uluslararası derecelendirme kuruluşlarına karşı kurulacak yerli derecelendirme kuruluşunun piyasalarda itibar görüp görmeyeceğini ekonomistlere sordu.
2012'de dile getirildi
"Faiz sebep enflasyon sonuçtur” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, yatırımcıların kılavuzu olarak görülen Moody's, Fitch ve S&P ile sık sık karşı karşıya geldi. Her not indiriminde bu kuruluşları ciddiye almadığını ve dürüst bulmadığını söyleyen Erdoğan, ilk olarak S&P'nin 2012'de Türkiye'nin kredi notunu indirmesiyle, Türkiye’nin kendi derecelendirme kuruluşunu kuracağını dile getirmiş ve bu kuruluşla çalışmaya son vermişti. Erdoğan’ın o tarihteki vaadi gelecek günlerde hayata geçecek.
Yabancı yerliye itibar eder mi?
Londra merkezli Muzinich & Co’nun portföy yöneticisi Warren Hyland, DW Türkçe’ye yaptığı değerlendirmede, yerli derecelendirme kuruluşunun daha çok içerideki fonlar tarafından önem taşıdığını belirterek, “Ancak, üçüncü bağımsız bir derecelendirme kuruluşu destekleyici olabilir. Yatırımcı gözünden bakacak olursak, yatırımcı, tek tek derecelendirme kuruluşları yerine, tüm bu bağımsız derecelendirme kuruluşlarından gelen mesajların uyumluluğu ile birlikte bağımsızlığı ve güvenilirliğine bakar” dedi. Kendileri açısından da, yerli derecelendirme kuruluşu ile şeffaf ve güvenilir bilgi paylaşımının çifte doğrulama yapma imkanı doğuracağını söyleyen Hyland, kendi müşterileri için yerel endeksleri kullanmayacaklarını söyledi.
Çin’deki yerel derecelendirme kuruluşunun daha çok yerel bankaları derecelendirdiğini belirten Hyland, Türkiye’de kurulacak benzer bir kuruluşun, yerel şirketlerin doğru değerlendirilmesi için yararlı olacağını belirtti.
Yeditepe Üniversitesi'nden Prof. Veysel Ulusoy ise bu mekanizmanın dışarıya etkisini sıfır olarak gördüğünü belirterek, “Amaç ekonomiye not vermek, değerlendirmek ve sığ ölçüde siyasete bağlamak ise sonucu felaket olur. Kimse bunu kredibilitesi olan bir yapı olarak görmez. Türkiye’nin bu kuruluşları bırakma lüksü yoktur. Yerli kuruluşla çalışmak 'Benim bir şirketim var. Muhasebecimi ben yetiştireceğim, yeminli Mali Müşavirlik odasına ve BDDK ya tabi olmasın' demektir” dedi.
Prof. Ulusoy, acil olarak 223 milyar dolara ihtiyaç olduğunu belirterek, “Bunları hemen kapatıp borç alabilme yeteneğine sahip olmamız lazım. Moody’s ile boğuşmanın bir anlamı yok. Parayı onlardan ya da IMF’den alacaksınız. Parayı veren denetlemeyi de yapar” diye konuştu.
Yabancı dikkate almaz
Stratejist Ercan Uysal ise DW’ye yaptığı değerlendirmede, yerli derecelendirme kuruluşunun yerli firmaları derecelendirmek için faydası olabileceğini belirterek, şunları söyledi: “Bir Türk derecelendirme kuruluşunun yabancılar için hiçbir anlamı ve kıymeti harbiyesi yok. Uluslararası kuruluşlar, yabancı kreditörlerin Türkiye'de kamu ya da özel sektöre verdikleri borçlar için değerlendirme yapıyor. Türk derecelendirme şirketinin değerlendirmesini bazı alıp, Türkiye ye borç verirken bunu dikkate alacak olan bir yabancı yatırımcı olduğunu zannetmiyorum. Uluslararası piyasalarda borçlanmak istiyorsanız, kendi durumunuzu analiz ettirmek durumundasınız. Kendinizi rate(derecelendirme) ettirmezseniz borç bulamazsanız. Bu şartlarda borçlanamazsınız.”
BDKK’nin kuruluş ve teşkilat yapısını düzenleyeceği, yerli derecelendirme kuruluşu için 2 milyon liralık bir sermaye konması planlanıyor. Anonim Şirket olarak yapılandırılacak kuruluşa, Türkiye Bankalar Birliği, Katılım Bankaları Birliği, TOBB, üniversitelerin ortak olması öngörülüyorlar. Yerli derecelendirme kuruluşu, bankalar, özel sektör ve Türkiye ekonomisini değerlendirecek. Kuruluş’un kamu güdümünde görüntü vermemesi için böyle bir ortaklık yapısına gidileceği belirtildi.
Uyarıların dozu ve sıklığı arttı
Geçen hafta Fitch'in, Türkiye'nin ülke notunu indirerek, görünümü negatif olarak belirlemesinin ardından Türkiye’nin birlikte çalıştığı Moody’s’den de olumsuz değerlendirmeler ve uyarılar gelmeye devam ediyor. Moody’s, 8 Mart 2018’de ülke kredi notunu indirdi. Seçimlerden hemen sonra kısa sürede iki ayrı değerlendirme yaptı. Ülkenin dış açığını kapatacak yapısal önlemlerin alınmadığı değerlendirmesini yapan Moody’s’den bankalara ise sert uyarı geldi. 17 bankanın sorunlu kredilerin oranının toplam içindeki payının yüzde 9’a çıktığı uyarısı yaptı ve büyüme tahminini aşağı çekti. Ekonomistler, Moody's'in negatif tonlu son açıklamalarının not indirimine işaret ettiğini vurguluyor.
Dünya finans piyasasının hegomonik gücü durumundaki her üç derecelendirme kuruluşu, 15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminin ardırdan gelen sürede, ikişer kez Türkiye’nin kredi notunu indirdi. Derecelendirme kuruluşları, not indirimi ve uyarılar nedeniyle yeniden Erdoğan’ın gündemine geldi. Seçim sonrası yaptığı ilk yurtdışı gezisinde, “Kredi derecelendirme kuruluşları, biz tırmanışta iken bile bize hep eksi verdiler. Buna karşılık, komşuda dibe vurma var; ama bir bakıyorsunuz komşuyu dört derece birden yükseltiyor. Bu nasıl bir kredi derecelendirme kuruluşudur, bunları anlamak mümkün değil. Kendi göbeğimizi kendimiz keseceğiz, kesiyoruz”diye konuştu. Ancak her üç kuruluşta 2015’te Yunanistan’ın ülke notunu indirmişti; ülke geçen sene Temmuz'da tahvil piyasalarına geri dönebildi.