Yunanistan Göç ve İltica Bakanlığı’nın açıkladığı verilere göre, Altın Vize programından yaklaşık 1,5 milyar euro gelir elde edildi. Sadece ocak-kasım ayı verilerine göre ise bu rakam 1,32 milyar euro oldu. Bu rakam, 2022’nin aynı dönemine göre yüzde 117’lik artış anlamına geliyor. Verilen 5 bin 302 Altın Vize var. Bunun en önemli kısmı ise Attika Bölgesi’nde. Başvuru sayısı ise 9 bin 459. Geri kalan başvurular ise onay için bekliyor.
Çinliler ikinci sırada
Dünya Gazetesi'nin haberine göre Yunanistan Göç ve İltica Bakanlığı’nın açıkladığı rakamlara göre, Altın Vize programından yararlananların yüzde 45’i Çinli. Yani 2.001 Çinli, Altın Vize programını almış durumda. İkinci sıradaki Türklerin oranı ise yüzde 10’lar seviyesinde. Sayısal olarak 457 Türk vatandaşı, Yunanistan’dan Altın Vize almış durumda.
Yunanistan’dan altın vize alan Türkler, Atina Yönetimi’ne ortalama 200 milyon euroluk bir kazanç sağladı. Hükümet, her ne kadar Altın Vize programını, son yıllarda ekonomisi olumsuz seyreden Yunanistan için can suyu olarak görse de muhalefet, sona erdirilmesini talep ediyor.
PASOK lideri Nikos Androzakis, Atina’daki emlak fiyatlarının hızla arttığını belirterek, ülke çapında bir kampanya başlatacağını açıkladı. Ana muhalefet partisi liderinin programın sınırlarını aştığını, Çinlilerin yatırımcıların büyük çoğunluğunu oluşturduğunu da ifade ediyor. Yakın zamanda Yunanistan’ın da Altın Vize programında değişikliğe gideceği, Portekiz gibi gayrimenkul kalemini değiştireceği aşikâr.
Siyasi kriz, riske neden olabilir
Yunanistan’a yapılan Altın Vize başvurularında Türklerin ikinci sırada olması dikkat çekiciydi. Ben de konuyu dünyanın en önemli vatandaşlık programlarını hazırlayan İsviçreli Henley&Partners’ın Türkiye Direktörü Burak Demirel’e sordum.
Demirel, Portekiz’e de Türklerin yoğun ilgisi olduğunu hatırlatarak, “Ancak Yunanistan’a yatırım öncesinde unutulmaması gereken bazı konular var. Öncelikle Yunanistan ile ilgili Türkiye’nin ciddi tecrübeleri var. Bildiğinizi gibi oturum hakları her zaman iptal edilebilir, Türkler bu konuda risk taşıyan ilk millet. Zira Atina-Ankara arasında siyasi sorunlar, ekonomiyi de etkiliyor.
Geçmişte bunu yaşadık. Bazı dönemlerde Türklerin mal varlığına el konulduğu da tarihimizde yer aldı. Bu şu anda rahat görünse de önümüzdeki dönemde risk oluşturabilir. İkincisi, Yunanistan gayrimenkul piyasası 2020 yılları öncesi kadar fırsatlar barındırmıyor. Tabi ki hala Yunanistan programını tercih eden müşterilerimiz var. Bunun başlıca sebeplerinden bir tanesi kültürel ve mesafe yakınlığı, aynı zaman da en uygun fiyatlı oturum programı olması” diyor.
İspanya Türkiye’ye daha sıcak bakıyor
Demirel’e “Peki Yunanistan benzeri Avrupa’da hangi ülke ve programı daha uygun?” diye sorduğumda, “Aslında en yakını İspanya. Zira, siyasi olarak Türkiye ile İspanya arasında çok güçlü bir bağ var. Örneğin siyasi fikirleri de birçok noktada örtüşüyor. Dış politikada da Türkiye ile İspanya, farklı dillerde ama aynı taleplerde bulundular. İspanya’nın oturum programı, 3 yıl, sonrası da 5’er yıl ilerleme üzerine kurulu. O da 500 bin euro yatırım bedelini ön şart kabul ediyor.
Ancak şehir, bölge ayrımı da bulunmuyor. Yunanistan’da bu tür ayrımlar da var. Ayrıca İspanyollar, Türklere daha sıcak bakıyor. Hem hükümetler arası hem de halkın genelinde tutum bu şekilde. Bizler, programlara başvuranlara riskleri de anlatmak zorundayız. Örneğin Portekiz’in oturum iznini, vatandaşlık diye anlatıyorlar. Birçok insan, yanlış bilgilerin kurbanı oluyor, bizim ilk tavsiye ettiğimiz programlar vatandaşlık programları” şeklinde konuşuyor.