Yargısız
Devlete karşı işlenmiş suçlar diye bir fasıl vardı bizim ceza yasasında.
Ama, “devletin işlediği suçlar” diye bir fasıl yoktu.
Çünkü “devletin işlediği suçları engellemek” gibi bir amaç yoktu.
Tam tersine.
Koramiral Kıyat'ın, HaberTürk televizyonunda açıkladığı gibi, “cinayetlerin işlenmesi için bizzat devletin zirvesi emir vermişti” bir zamanlar.
Güneydoğu'da görev yapan birçok
subay ve polis de bu emirlere sorgusuz sualsiz uymuş, binlerce insan sokaklarda vurulup öldürülmüştü.
“Devlet için adam öldürmeye” başlayan subaylarla polisler kısa zamanda birer “
mafya elemanına” dönüştüler.
Bir yandan “devlet adına” deyip canlarının istediklerini öldürüyorlar, bir yandan da “bak seni de öldürürüz” diyerek
haraç topluyorlar, bir yandan da uyuşturucu kaçakçılığına bulaşıyorlardı.
Kısa zamanda Güneydoğu,
Kürtler için bir cehenneme, Türk görevliler için de bir “suç cennetine” dönüştü.
Devlet, kendi eliyle Güneydoğu'da “
ölüm mangalarının” dolaştığı, “uyuşturucu kartellerinin” kurulduğu bir Latin
Amerika “cumhuriyeti” oluşturdu.
Kürt halkı uzun tarihinin en karanlık dönemlerinden birini yaşadı o dönemde.
Devlet ise toprağa gömülmüş bir
ceset gibi çürümeye başladı.
Çürüme başladığı zaman çok hızlı yayılır.
Kaçınılmaz olarak yargı da bu çürümeden payını aldı.
Suçlular yakalanmıyor, eskaza yakalanırsa serbest bırakılıyordu.
Devletin ve yargının içindeki “dürüst” insanlar ise gidişattan fevkalade şikâyetçiydiler.
Jandarma Astsubay Hüseyin
Oğuz, hayatını ortaya koyarak bu “suç çetelerinin” en beterlerinden biri olan
Yüksekova Çetesi'ni ortaya
çıkardı.
Başında bir binbaşının bulunduğu çeteyle ilgili olarak, çete üyelerinden bir itirafçı da olup biten her şeyi anlattı.
Yüksekova Çetesi, on altı
faili meçhul cinayetten sorumlu tutuluyordu.
Haraç,
gasp, uyuşturucu, “yaptıkları” diğer işlerdi.
Yakalandılar.
Devlet
Güvenlik Mahkemesi'nde ağır cezalara çarptırıldılar.
Yargıtay, cezaları bozdu.
Aynı günlerde “çete reisi” olmaktan yirmi beş yıl hapse mahkûm edilmiş olan binbaşı emekliye ayrıldı ve ortadan kayboldu.
Sonra,
dava o mahkemeden bu mahkemeye dolaştırıldı.
Sonunda da “zamanaşımına” uğratılarak sanıkları cezalardan kurtarıldı.
Dün, zamanaşımının son günüydü ve biz bu haberi
manşet yaptık.
Bu davanın “asla zamanaşımına uğrayamayacağını” söyleyen hukukçular var ama görünen o ki “
yüksek yargı” onların bu iddialarını ciddiye almıyor.
Yüksekova Çetesi davası, buna benzer birçok davanın en ünlülerinden biri ama tek çete ve tek suç değil.
Ortada öldürülmüş binlerce insan var.
MHP eski Başkan Yardımcısı Şevket Yahnici'nin Neşe Düzel'e yıllarca önce söylediği gibi “polis arabalarının eskortluğunda kaçırılmış” tonlarca uyuşturucu var.
Devleti, devlet görevlilerini ve “devlet için işlenmiş suçları” kutsal ve dokunulmaz gören bir yargı var.
Yargı,
hesap sormadığında, “devlet için suç işlenebileceğine” inandığında suçu önlemek, insanların hayatını güvenceye almak mümkün değil.
Unutmayın ki
Şemdinli'de “kitapçı bombalayan”
astsubaylar hakkında
iddianame hazırlayıp, bunların “emir komuta zinciri içinde” yapıldığını söyleyen
genç savcıyı, Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulu, o zamanki
Kara Kuvvetleri Komutanı'nın “emriyle” görevden men etti.
Aynı kurul, bugün de
Ergenekon davasını soruşturan savcıları görevlerinden almaya uğraşıyor.
Böyle bir “yüksek yargıya” sahip olduğunuzda Yüksekova Çetesi'nin üyelerini nasıl yakalayıp mahkûm edecek, yeni çetelerin kurulmasını nasıl önleyecek, Şemdinli'de astsubayların kitapçı bombalayıp insanları havaya uçurmasını nasıl durduracaksınız?
12 eylülde yapılacak
Anayasa referandumunun en önemli maddelerinden biri, Şemdinli savcısını görevinden atan, Ergenekon'u ve “faili meçhulleri” araştıran savcıları yerlerinden kaydırmaya uğraşan HSYK'nın yapısını değiştirmek.
O yapı değişmeden, “devletin suç işlemesini” engellemek çok zor gözüküyor.
Şimdi söyleyin, bu yapının devamını istiyor musunuz?
Yüksekova Çetesi'nin on altı insan öldürmüş üyelerinin ceza almadan kurtulmalarını istiyor musunuz?
Şemdinli'de olduğu gibi askerlerin rahatça insanları bombalamalarını istiyor musunuz?
İstemiyorsanız, Anayasa değişikliğine “
evet” demeniz gerekiyor.
Ya da bu “değişikliğe” karşı çıkar ve Yüksekova Çetesi gibi çetelerin asla cezalanmayacağı bir yapıyı sürdürürsünüz.
AHMET ALTAN - TARAF