İftarda basın mensuplarıyla bir araya gelen
Yıldırım, gazetecilerin sorularını yanıtladı. Yasa dışı dinleme iddialarıyla ilgili son durumun sorulması üzerine Yıldırım, esprili şekilde ''O kadar çok işimiz var ki dinlenmeye
vakit bulamıyoruz. Türkiye'de binlerce şantiyede 400 bin insan çalışıyor, bunları takip etmekten dinlenmeye hiç vaktimiz olmuyor'' dedi.
Bir gazetecinin ''Bugün
Hürriyet gazetesinde bir
köşe yazarı askerlerin
iletişim sistemlerini teröristleri dinlemek için kullandığını belirtiyor, ama bu konuda bir risk olabilir mi?'' şeklindeki sorusuna Yıldırım, ''Bence onun ortaya attığı o sorular ciddiye alınması gereken sorulardır. Bu kadarını söyleyebilirim, bundan sonrası ilgili kurumların inceleyip ortaya çıkacağı detaylardır'' yanıtını verdi.
Dinlemenin tüm dünyada teknolojinin gelişmesiyle birlikte çok büyük bir sorun olmaya devam ettiğini ifade eden Yıldırım, bu sorunu çözen hiçbir
ülke olmadığını söyledi. Bu sorunla mücadele etmenin kolay olmadığını belirten Yıldırım, dinlemeyi istihbarat kurumları olan MİT,
jandarma ve polisin yaptığını, bunların dışında kimsenin
kanunen dinleme yapma yetkisi olmadığının altını çizdi.
Yıldırım, ''Yasa dışı
dinlemeler suçtur, suç. Bunun daha Türkçesi yok. Bunun da cezaları var. TCK'ya göre 6 aydan 4 yıla kadar cezaları var. Yasa dışı dinlemelerde elde edilen bilgiler
delil olarak kullanılamıyor. Bunlar eskiden yoktu. Suçtu, cezası yoktu, ama delil olarak kullanılabiliyordu. Hala bu oluyor. Niye oluyor? Bu cezalar belli ki yetersiz kalıyor. Şimdi
Adalet Bakanlığı ile bir çalışma yapıyoruz'' diye konuştu.
-''DİNLENEN VATANDAŞ ADINA KAMU DAVASI''-
Telefonları dinlenen insanların, ya bu durumun suç olduğunu bilmediklerini ya bunu yapanın ceza alacağına inanmadıklarını ya da bu tür bir mağduriyetin herkes tarafından bilinmesini istemedikleri için yargıya gitmediklerini anlatan Yıldırım, bu konuda ilgili kişinin
dava açması yerine kamu davası açılması konusunda
düzenleme yapılması gerektiğini savundu.
Yeni bir düzenlemeyle bu suça yönelik cezaların ağırlaştırılması ve hürriyeti bağlayıcı hale getirilmesi gerektiğini ifade eden Yıldırım, ''Bunları ortadan kaldırmak çok kolay bir iş olmamakla beraber caydırıcı cezalar getirilirse bu işe teşebbüs edenlerin hevesi kırılır. Yeni
yasama yılında böyle bir kanun çıkaracağız'' şeklinde konuştu.
Yıldırım, Hanefi Avcı'nın kitabında ''yasal kılıfa uydurularak yasa dışı dinleme yapıldığını'' iddiasının yer aldığının hatırlatılması üzerine de ''Bu da
yasa dışı dinleme'' yorumunu yaptı.
Yıldırım, bir yandan yasa dışı dinleme iddialarının bulunduğunu, öte yandan her yıl cep telefonundan görüşme süresinin yüzde 25 arttığını belirterek, ''Bu algılama, olduğundan fazla. Toplumda bu şekilde bir algılama var, bunun asgari düzeye çekilmesi lazım.
Genelkurmay Başkanı
yurt dışında dinlendi, yurt içinde de değil. Onu da mı burada dinlediler? Bu mevzular her yerde mümkün, yapabilirsek onun önüne geçeriz, ama yapamazsak bundan başka yapacak bir şey yok'' dedi.
Bir basın mensubunun
Telekomünikasyon İletişim Başkanlığında geçmişte
arama yapıldığını anımsatması üzerine de Yıldırım, şunları söyledi:
''Arama yapsınlar, isterlerse yüz bin kere gitsinler, bir şey çıkmaz. TİB dinleme yapan bir yer değil, bunu bir türlü anlamadılar. İş mecrasından çıktı.
Milletin işini bıraktılar, kendi işini takip etmeye başladılar. Bu meselelere de kendi işleri kadar duyarlı olsalar bunlar daha hızlı çözülür. Geldiler, gittiler, defalarca her şeyi didik didik ettiler, bir şey yok. Olmaz, çünkü bunların öyle bir görevi yok.''
-''KATILIM YÜZDE 70'İN ALTINA DÜŞMEZ''-
Bakan Yıldırım, ''13
Eylül sabahı hava nasıl olur?'' sorusuna karşılık esprili şekilde ''Meteorolojiye soralım'' dedi. Yıldırım, ''13 Eylülde aydınlık bir hava olacak, bütün bulutlar dağılacak'' şeklinde konuştu.
Referanduma
katılımın,
Cumhurbaşkanlığı için yapılan
halk oylamasından daha çok olacağını belirten Yıldırım, ''Çünkü partiler çok
teşvik ediyor. Benim tahminim katılım yüzde 70'in altına düşmez'' değerlendirmesinde bulundu.
Sonuca ilişkin bir görüş bildirmeyeceğini belirten Yıldırım, ''Milletin kararına etki yapamayız'' dedi.
Bunun genel
seçim olmadığını, milletin seçimi olduğunu dile getiren Yıldırım, BDP'nin halk oylamasına yönelik boykot çağrısına yönelik görüşlerinin sorulması üzerine, şunları kaydetti:
''Üniversitede okurken
derse gelip 'bugün boykot var, ders yok' diyorlardı. Onu hatırladım. Gidip sordum, boykot var diyen arkadaşlara. Dediler ki 'arkadaşlarımdan biri ishal, onun için'. Keyfi nedenlerle birisi öyle istiyor, boykot oluyor.
Boykot demokrasilerde olmaz, demokrasilerde en kutsal şey vatandaşın sadığa gidip oyunu vermesidir.''
-''YARGI MENSUPLARI AÇIK AÇIK 'HAYIR' PROPAGANDASI YAPIYOR''-
Yıldırım, ''Sizce vatandaş sandığa gittiğinde neden '
evet' ya da 'hayır' diyeceğini maddeler olarak biliyor mu?'' şeklindeki bir soruya, meydanlarda seçim havası oluşturulduğunu, bu durumun vatandaşı bilgilendirmenin önüne geçtiğini ifade etti.
Yıldırım, şöyle devam etti:
''
Anayasa değişiklerinde 26 madde var. Muhalefet partileri 'bunun yüzde 90'ına evet diyoruz, 2 madde hariç diyorlar. Bu da gösteriyor ki bu anayasa değişiklikleri doğru bir iş, bir şeyin yüzde 90'ı iyi ise diğerleri de iyidir. Yüzde 90'ına olur diyorsan yüzde 100'üne haydi haydi 'evet' demen lazım. Eğer yüzde 90 doğruysa demek ki biz iyi bir iş yapmışız.''
Değişiklikle
Anayasa Mahkemesi ve
HSYK'ya yönelik getirilen düzenlemeleri anlatan Yıldırım, vatandaşın artık Anayasa Mahkemesine bireysel olarak başvurabileceğini söyledi.
Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
''HSYK vatandaşın aslında son zamanlara kadar hiç ilgisini çeken bir şey değildi. Son zamanlarda çok ön plana çıktı. Bir ara çok ön plana çıkan MGK toplantıları gibi. HSYK toplantıları da öyle olmaya başladı. Van'da bir cumhuriyet savcısı
iddianame hazırladı, meslekten attılar. Hesapsız kitapsız yargısız
infaz. Son zamanlarda Erzurum'da görülen davalardaki savcıları birden bire görevden aldılar.
Yargıya böyle müdahaleler yapılmaya başlandığı zaman millet diyor ki 'adamına göre iş, adamına göre yargılama'. Bu kamu vicdanını rahatsız eder, yanlıştır. Sonra
Ergenekon davasını gören hakimlere, savcılara takviye yaptılar. Ne oldu? Biri tutuklama, biri
tahliye kararı veriyor. Böyle yargılama anlayışı olur mu? Buna benzer olaylar milletin yargıya olan güvenini süratle sarsıyor. Yargı, üzerinde spekülasyon yapılacak en son kurum olması lazım.
Kitap da bastırmışlar. Memurlar da burada tir tir titriyor, seçim yasakları diye. Böyle bir çifte standart olur mu? Yargı mensupları açık açık 'hayır' propagandası yapıyorlar. Bunların olmaması lazım.''
Yıldırım, ''Siz bir vatandaş olarak yargıya güveniyor musunuz?'' sorusuna, ''Bu soruyu sorulmamış farz ediyorum. Her
Türk vatandaşı güvenmek zorunda. Yargı elimizdeki en son imkandır. Bir devleti ayakta tutan yargıdır'' yanıtını verdi.
Tarkan ile
Çevre ve
Orman Bakanı
Veysel Eroğlu arasındaki polemiğin sorulması sırasında mikrofonda ses sorunu yaşanması üzerine de Yıldırım gülümseyerek, ''Tarkan deyince böyle oluyor, ses gitti'' dedi. Yıldırım, bu konunun artık kapandığını söyledi.
İftar programına katılan bir basın mensubunun
doğum gününü kutlayan Yıldırım, vatandaşların da
Ramazan Bayramını
tebrik etti.
Yıldırım, etkinlikten sonra
Alevi vatandaşlarla bir araya gelerek sorunlarını dinleyeceğini de belirtti.