Seçim komplosu mu?
Bizde Türkiye'de olup biten hemen her şeyin arkasında "dış güçlerin" olduğuna inanan önemli sayıda insan var.
Onlar, siyaseti ve toplumsal olayları büyük bir kukla oyununa benzetiyorlar.
Kuklacının kim olduğunu bilmezler, önemli de değildir ama vardır ve hepimiz büyük bir oyunun nesneleriyiz; güçsüz ve iradesiz... Toplumlarına bu kadar güvensiz, kendi
akıl ve iradelerini bu denli aşağılayan insanlarla birlikte yaşamak biraz hüzün, biraz da
öfke yaratıyor. Ama ne yazık ki durum böyle.
Aslında biraz daha yakından baksalar, "içeriden" kaynaklanan ne kadar etki ve olayları yönlendiren kişi ve grup görürler. Alın size birkaç yorum. İlki 188 cinayetin faili 9
Hizbullahçı'nın
tahliyesinin yargının
AK Parti hükümetine yönelik bir komplosu olduğu iddiası. Bunu söyleyen bilim insanları ve istihbaratçılar var. Seçim öncesi ortalık karışsın, herkes hükümeti suçlasın isteniyor diye düşünüyorlar. Hatta bağımsız
adaylarla
seçime girer ve birkaç kişiyi Meclis'e sokarlarsa, Hizbullahçılar'ın,
laiklik, cumhuriyet,
Atatürk, kadının sosyal-siyasal hayattan dışlanması konularında parlamentoda provokasyona, toplumda infiale yol açmasını bekliyorlar.
Emniyet
İstihbarat Dairesi eski Başkanı
Bülent Orakoğlu da bu doğrultuda düşünüyor. "Derin devletin" gayri milli olduğunu; milli iradeyi hiçe saydığını ileri sürüyor. Zaten bunu darbeler ve müdahalelerle gösterdiğini bu huyundan da vazgeçmediğini ileri sürüyor. Sadece yöntemler değişiyor, aktörler çeşitleniyor diyor.
Son zamanda yargının girişimlerinin ön plana çıktığını ima eden Orakoğlu, "Geçmişte Ağca'yı hapisten kaçıranlar şimdi (Hizbullahçılar için) böyle yapıyorlar" diye ilave ediyor.
Boğaziçi Avukatlar Derneği Başkanı Av.
Bilal Çalışır: "Uyarıya rağmen hiçbir şey yapılmaması zihinlerde soru işareti
doğuruyor...
Yargıtay bu insanları salıvermek için sanki bu maddeyi bekliyormuş" diyor.
Hukukçular Derneği Başkanı Av.
Cahit Özkan: "Yargımız... 2005 yılında çıkan bu yasadan sonra Hizbullah sanıkları
terhis gününü bekleyen askerler gibi 5-6 yıldır tahliye olacakları günü sayıyorlardı. Ancak ilgili ceza dairesi durumu öngörüp doğru karar vermemiştir" diyor.
Tam bu tartışmaların ortasında birkaç gün önce Demokrat Parti'ye (DP) tekrar genel
başkan adayı olacağını söyleyen
Hüsamettin Cindoruk, seçim günü ortadan kayboluyor ve beklenmeyen yeni bir aday ezici çoğunlukla başkan oluyor;
Namık Kemal Zeybek. Bunun üzerine
Mesut Yılmaz partiden
istifa ediyor.
İnsanlar, "Neler oluyor" diye sorarken,
Doğru Yol Partisi ve Anavatan Partisi'nin DP çatısı altında birleşmesinin mimarlarından Encümen-i Daniş Başkanı Necmettin Karaduman,
Aksiyon Dergisi'ne bir süredir AK Parti'ye karşı bir sağ partiyi güçlendirmeye çalıştıklarını, bunun için DP'yi uygun gördüklerini söylüyor. Bu ülkede siyasal mühendislik konusunda faal olan kerameti kendinden ama gücü daha derinde olduğu anlaşılan Encümen-i Daniş (eski siyasetçiler, askerler ve yüksek bürokratlardan oluşan bir grup), bu projenin Cindoruk ile yürüyemeyeceğini anlayıp partinin başına Süheyl Batum'u getirmek istiyor. Ancak Karaduman, Cindoruk'un Süheyl Batum'u DP'nin başına getiremediğini ifade ediyor.
Kısa bir süre önce bir türlü AK Parti'ye layık bir
rakip olamayan
CHP'de olanlar hatırlanırsa, her iki partinin de hareketlendirilmesinin aynı planın parçası olduğu iddia edilebilir. Ama anlaşılan, CHP'de iş başına getirilen ekibin eline verilen
okuma metninde ülkenin temel sorunlarına dert olacak reçeteler, köklü değişiklik söylemleri yok. Bu durumda statükonun devamı, AK Parti karşıtlığı üzerinden yürütülecek bir seçim programına dayandırılacak.
İddialar burada bitmiyor: CHP-MHP-DP ve bulunabilirse başka eklentilerle seçim ittifakı kurulacak ve AK Parti'nin Meclis'teki sandalye sayısı mümkün olduğunca düşürülecek. Deniyor ki Başbakan bu hesabı gördüğü için sağ seçmen tabanına ne kadar sempatik görünecek şey varsa yapıyor ve söylüyor. Olabilir. Ama kurmayları oturup bu yolla partinin kazanacağı oy oranı ile AK Parti'yi değişimciliği, demokratlığı ve reformculuğu nedeniyle destekleyenlerin çekebilecekleri desteğin oy oranını karşılaştırıyor mu?
DOĞU ERGİL - BUGÜN