CHP + MHP'NİN HAYAL(ET) KOALİSYONU
Kıymetli dostlar, sizlerin de çok iyi bildiği gibi Ankara'daki kurumlarda devletçi
damar çok daha derinden hissedilir. Başka şehirlerde yaşayan vatandaşlarımız Ankara'ya adımını atar atmaz Ankara'daki bu bürokratik havayı hemen hissederler.
Nasıl hissetmesinler ki?
Cumhurbaşkanlığı,
TBMM,
Başbakanlık,
Genelkurmay Başkanlığı,
Kuvvet Komutanlıkları,
Anayasa Mahkemesi ve Devlet Mahallesi ile bu yerlerin hepsi de başkenttedir ve birbirlerine de çok yakın mesafededirler.
Televizyon programları ve konferanslar nedeniyle
İstanbul,
İzmir ve diğer şehirlerimize gittiğimizde, o şehirde yaşayan insanlarımızın bir çoğunda Ankara'nın o bürokratik havasından eserler göremeyiz.
İşte son günlerde yaşadığımız YaSaK üyelerinin BDP'nin desteklediği
bağımsız adaylar üzerinden ülkede estirdiği anlamsız
fırtına, Ankara'nın kurumlarda ve o kurumlarda çalışanlar üzerinde de nasıl derin etkiler bıraktığını, bir kez daha Kürt'üyle Türk'üyle tüm insanlarımıza gösterirken,
seçimlere kadar yapılacak yeni yeni
kaos senaryolarının da bir provasını bizlere göstermiş oluyordu.
Hakikaten biz ne yaşadık
Allah aşkına?
Geriye dönüp baktığımızda, bu yaşananlardan kimler kazançlı çıkmış olabilir?
Kimler
koalisyonla da olsa
iktidar hayalleri kuruyor acaba?
BDP'nin desteklediği bağımsız adaylar kendilerine yapılan bu hukuksuzluktan dolayı oylarının en az yüzde 1-2 puan daha arttığını düşünüyorlar. Gerçekten biz de etrafımızdaki dostlarımızdan gözlemlediğimiz kadarıyla, neredeyse “Hepimiz BDP'liyiz” pankartlarıyla sokağa çıkmaya hazır oldukları yönündeydi. Kararın ilk açıklandığı günün gecesinde,
Taraf gazetesinin
genç ve başarılı genel yayın yönetmeni Yıldıray Oğur'un, twitter üzerinden takipçilerini Taksim'e protestoya çağırması da bence unutulur gibi değildi.
Bu hadisenin bir diğer kazananı da, her geçen gün
ülkücü dünya görüşünden sıyrılıp ulusalcı bir anlayışa doğru evrilen MHP idi. Ülkenin
doğu ve güneydoğusunda cereyan eden olaylar,
batı Anadolu ve sahil şeridindeki milliyetçi duyguları kaşımış ve kamuoyu yoklamalarına göre,
barajın biraz altında ya da azıcık üstünde gözüken MHP'ye biraz soluk aldırmış gibi.
Diğer bir kazanan ise, hali hazırda ülkenin 2. partisi olan ve koalisyonla da olsa iktidar hayalleri gören CHP'ydi. Kararın açıklandığı gün CHP Genel Başkanı
Kemal Kılıçdaroğlu, söylediğinin realitede hiçbir uygulanılırlığı olmamasına karşın, parlamentonun hemen toplanıp barajı düşürmesi gerektiğini söylemesi ile bile önemli ölçüde sempati kazandı.
Sanki sihirli bir el duruma müdahale etmiş, seçim kampanyalarının başlamasına yakın iktidardaki AK Parti dışındaki ve iktidara muhalif olan bütün partilerin yelkenini ‘derin bir nefesle' şişirmiş gibiydi. Hatırlayın isterseniz ilk seçim çalışmalarına başlayan kurumun hangi kurum olduğunu? Elbette bu sorunun yanıtı; ‘Ergenekon'u anlamakta ve muvazzaf subayların tutuklu olmasını kavramakta zorlanıyoruz' şeklindeki açıklamayı web sayfasına koyan Karargah!..
Bu arada kamuoyuna yansıyan anketlerde CHP'nin
oy oranı yüzde 26'ların üzerine çıkmış, hatta bazı anketlerde yüzde 28'lere bile ulaşmış-mış-mış gibi gösterilmekte. Bundan sonra CHP'nin oyunu daha da arttırabilmek için, iktidarın daha da fazla oy kaybetmesi gerekiyor ve kurgulanan da o...
Geçen gün ‘twitter'da izlediğim Ahu Özyurt'un, gazeteport sitesindeki bir yazısında, CHP çevrelerinin koalisyon fikrine kendilerini iyice alıştırmış olduklarını algıladım. Ahu Özyurt o yazısında “Engin Alan'ı listeye koyup arkasında da kapı gibi durmak, bakalım Bahçeli'yi bir kez daha iktidar ortağı yapacak mı?” diye soruyordu.
Uzun zamandır CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve Gürsel Tekin'le birlikte Anadolu'yu dolaşan ve halen de CHP'nin basın danışmanı gibi faaliyet gösterdiğini bildiğim Ahu Özyurt'un bu cümlesi, bir bakıma CHP liderinin ve çevresinin havasını da yansıtmaktaydı.
Bu arada gazeteci Ahu Özyurt, Oda TV
baskınından sonra, AOL tarafından satın alınan ‘
Huffington Post' adlı
Amerikan merkezli internet sitesinde yayınlanan yazısında da, Başbakan Erdoğan'ı
Saddam Hüseyin'e benzeterek, Obama'nın Erdoğan'a da, aynı Mübarek'e yaptığı baskı gibi baskı kurmasını istedi. Ayrıca Oda TV adlı internet sitesinin sahibi Soner Yalçın'a yapılan polis baskınını da yazan Özyurt; ‘…polisin sahte
belge ürettiğini, rastgele tutuklamalar yaptığını…' da iddia etmekteydi.
Bulunan her ulusal ve uluslar arası mecrada, AKP iktidarına sağlı sollu yüklenmeler ve bel altı vuruşlar fazlasıyla söz konusu. Baba'nın muhalefetiyle, Doğan'ın medyasıyla, CHP'nin ana muhalefetiyle, MHP'nin yavru muhalefetiyle herkesin tek bir hedefi var. O da AK Partinin oylarından yavaş yavaş eksilterek, kendilerinin iktidar hayallerini kurmaya devam etmek.
Başbakan Erdoğan'ın da seçim mitingleri ve basın demeçleriyle kendisine ve partisine kurulan
bu tuzaklara düşmemesini canı gönülden arzu ediyorum. Ancak Başbakan'dan ilk mitingde ilk yanlışın olması da bir hayli düşündürücü.
Başbakan Erdoğan, MHP'yi baraj altında bırakmaya çalışacak, sonra da bu lafı edecek. Böyle garabet olur mu?
"Sen bozkurtlarla mı dolaşıyorsun, ben insanlarla dolaşıyorum..." diyeceğine; ki bu söz ülkücüleri incitir, ‘SEN PARTİNDE BOZKURT MU BIRAKTIN? HEPSİNİ PARTİNDEN UZAKLAŞTIRDIN, RAHMETLİ ALPARSLAN TÜRKEŞ'İN KEMİKLERİNİ SIZLATTIN' deseydi, ülkücü camiada çok daha sempati toplardı değil mi?
Nevzat Çiçek'in önerdiği ve bizim de gerçekleşmesini çok arzu ettiğimiz ‘
yaprak koalisyonu' gerçekleş(e)medi ama karşı cephenin “hayal(et) koalisyonu”nu şimdiden gerçekleşti diyebilirim.
Ülkeyi C(M)HP'nin “hayal(et) koalisyonu”na mahkum etmek ve statükonun devamını istemiyorsanız, sizleri
sandığa ve demokrasiye sahip çıkmaya davet ediyorum.
Hem de hemen şimdi!..
ÖNDER AYTAÇ
Başbakan Erdoğan, ilk seçim mitingini yaptığı Bayburt'ta, Devlet Bahçeli'yi eleştirmişti: