Gönülden gelen oylar

Unutulmamalıdır ki gönüllere girmek, gönül insanı olmayı gerektirir.

Gönülden gelen oylar

Dr. İlhami Fındıkçı / Davranış Bilimleri Uzmanı Öyle görünüyor ki klasik siyasal söylemler, seçmenin ihtiyaçlarını karşılamada giderek yetersiz kalıyor. Nitekim günümüz insanı, hemen her alanda olduğu gibi seçmen davranışında da çok yoğun bir dönüşüm yaşıyor. Öncelikle bir İngiliz araştırmacının bu dönüşüme ilişkin sözlerini paylaşmak isteriz. Yakın zaman önce Medine'de tanıştığımız İngiliz, dünyanın en önemli üniversitelerinden sayılan London School of Economics'te sosyoloji doktorası yapıyor. Çalışma alanı Ortadoğu insanı. Ortadoğu'daki olaylardan dolayı üniversite, onun tezine özel bir önem veriyor ve destekliyor. Üniversitede hocalık yapan araştırmacı, dinine düşkün bir Hıristiyan. Sohbetimiz sırasında dünya insanının yaşadığı dönüşümü şu cümlelerle özetliyor: "Dünya siyasetinde köklü bir dönüşüm yaşanıyor. Bunu zorlayan birçok etken var. Ama baş sırada, seçmen davranışındaki dönüşüm geliyor. Seçmen, eski seçmen değil. İstekler, beklentiler değişti. Klasik liderlik profili yetersiz kalıyor." Türkiye için söylediklerinden etkilendik: "Türkiye, seçmen davranışının dönüşümü açısından önemli bir örnek. İnsanınızın tercihlerine, hızlı öğrenmesine hayranım. Seçimlerde öyle kritik mesajlar veriyor ki siyasetçilerin işi aslında çok kolay. Yeter ki sade vatandaşa kulak versinler... Cumhuriyet, çok önemli bir kazanım toplumunuz için. Ama özellikle son 10 yılda Türkiye, dünya sahnesinin vazgeçilmez bir oyuncusu oldu. Toplumunuz, her geçen gün kendisini daha iyi tanıyor. Kendisiyle barışıyor ve kendi değerlerini yönetim alanına taşıyor. Sıradan vatandaşın seçmen olarak davranışındaki bilinç düzeyinin artması bu gelişmede önemli rol oynamıştır..." Bu dikkat çekici değerlendirmeden hareketle seçmen davranışındaki dönüşümün öne çıkan ayrıntılarına bakalım: Yüksek teknolojinin giderek karmaşık hale getirdiği günümüz dünyasında insanın, bütün hayat alanlarında az ya da çok değişim kaçınılmaz olmuştur. Demokrasinin gereği olarak bireylerin, kendilerini yönetecekleri seçmeye yönelik davranışların da değişime uğraması normaldir. Nitekim hızlı bilgi artışı, iletişim ve ulaşım, bilgi çağında siyasî tercih sürecini ve seçmen psikolojisini daha karmaşık hale getirmiştir. Esasen seçme ve seçilme süreci aynı ama süreci etkileyen ve sonuçta belirleyici olan etkenlerde ciddi dönüşümler var. Psikoloji ve özellikle davranış bilimlerindeki ilgili araştırmalar, seçmen davranışının kimi temel noktalarda dönüşüme uğradığını ortaya koyuyor: Öncelikle "kemik oy" olarak bilinen geleneksel tercihler, oran olarak giderek azalmaktadır. Yani şartlar ne olursa olsun, siyasî taraftarlığından ödün vermeyen, kuşaklar boyunca takım tutar gibi aynı siyasî eğilimi gösteren seçmen oranı azalıyor. Amerika'nın son iki seçiminde de geleneksel parti bağımlılığının eskisi kadar etkili olmadığı hatta bazı eyaletlerde kemik oyların tam tersi dağılımlar gösterdiği dikkati çekmiştir. Almanya'daki son seçimde de benzer hayal kırıklıkları yaşandı. Ülkemizdeki son iki genel seçimde kimi partilerin geleneksel oy oranlarının bariz biçimde değişmesi de dikkat çekmiştir. Şu halde siyasî literatürde "zaten bizden" olarak bilinen hatta bazen çok önemsenmeyen seçmenin, parti ya da liderine bağlılıklarının zayıfladığını görüyoruz. Dolayısıyla parti ve liderlerin, hedef seçmenleri kazanmaya çalışırken kendi tabanlarına yabancılaşmamaları önemlidir. Seçmen davranışındaki önemli bir dönüşüm de bireylerin, siyasî görüş, düşünce ve parti tutkularından lider tutkusuna yönelmeleridir. Kuşkusuz liderlerin etkisi her çağda söz konusudur. Ancak klasik seçmen tercihindeki önce parti ideolojisi, sonra lider yaklaşımı tersine dönüşüyor gibi. Belli bir ideolojiye, koyu kurallara ve yoğun bir mantık düzenine sahip siyasî eğilimler, tüm bu süreci yönetecek liderden daha az önemli olmaya başlamıştır. Kısacası liderlik profili, parti ideolojisinin önüne geçiyor. Bunun içindir ki seçmenin, aslında benimsemediği bir siyasî partinin başındaki lideri, moral olarak yakın hissettiğinde onun yanında yer alma davranışı güçlenmiştir. Bir benzetme yapmak gerekirse yolcular, binecekleri aracın marka, model ve sağlayacağı konfordan çok onu kullanacak şoförü önemsemeye başlamışlardır. Bu dönüşümü fark eden siyasî partilerin, adayların kişisel donanımları ve özellikle liderlik kapasitelerine özel bir önem verdikleri bilinmektedir. Amerika'da kimi eyaletlerde seçime girecek senatör adaylarına kişilik testlerinin yapıldığı bilinmektedir. SİYASİLERİN MANEVİ VAATLERİ Seçmen psikolojisinin dönüşümünde bireyin klasik karar sürecindeki güç dengelerinin yer değiştirmesi de etkili olmaktadır. Karar sürecindeki üç temel halka; düşünce, tutum ve davranış sarmalıdır. Karar davranışının değişimi için esasen bir sonuç olan davranıştan daha derinlere, tutumlara ve düşüncelere nüfuz etmek gerekiyor. Fakat günümüz insanı için bu yeterli olmuyor. Tercihinin etkilenmesi için bu halkaya bireyin moral değerlerini öz ifade ile gönlünü de katmamız artık kaçınılmazdır. Böylece seçmeni etkilemek için gönül çemberine girmek hiçbir çağda olmadığı kadar etkili olmaya başlamıştır. Partilerin, seçim öncesinde geleneksel vaatleri, çeşitli maddî hediyeler dağıtmaları gibi özendiriciler de dönüşüme uğramıştır. Seçmene yönelik maddî yatırımlar tarih boyunca etkili olmuştur. Olmuştur da bu etkinin gücü zayıflamıştır. Öyle ki bu maddî yatırımların kimi zaman negatif yönlü bir tercihe dönüştüğünü gösteren sonuçlar da mevcuttur. Daha da çoğaltabileceğimiz bu davranış değişiklikleri ile seçmen aslında günümüz bilgi çağının eksilttiği insanî değerlerin peşinde gibi görünüyor. Nitekim seçmenin davranış dönüşümünün merkezinde insanî değerleri temsil eden liderlik profilinin öne çıktığını söylemek mümkündür. Seçmen, klasik bir siyasî söylemden öteye; güvendiği, bağlanmak istediği, bir lider tipini önemsiyor. Dolayısıyla lider adaylarının temel kişilik özellikleri, evrensel insanî değerleri belki de en önemlisi liderlik becerileri belirleyici olmaya başlamıştır. Seçmen belki de kendisi ve toplumda gördüğü insanî erimeyi durduracak kişilikler arıyor. Nitekim dünyada hangi görüşten olursa olsun insan odaklı mesajlar veren, özellikle ahlakî yaşamı açısından kamuoyunun tasvip ettiği liderlerin daha çok tercih edildikleri görülmektedir. Nitekim günümüz insanı, yüksek teknolojinin sanal ortamında daha yalnız ve kimsesizdir. Adalet, iyilik, ahlak, inanç gibi temel insanî değerleri zayıflatmıştır. Maddî özendiricilerden anlık olarak etkilense de seçmen, orta ve uzun vadede benzer moral değerlere sahip, insanî yönü ağır basan, insanlardan uzak yaşamayan, rahat iletişim kurulabilen bir lidere bağlanmak, ona güvenmek, giderek karmaşıklaşan yaşamını, onun önderliği, rehberliği ve daha da önemlisi hizmetkârlığıyla kolaylaştırmak istiyor. Kısacası seçmen, felsefesi, ideolojisi, mantığı ve kuralları olan bir söylemden önce, insanî değerler paydasında buluşacağı, gönülden bir köprü kurabileceği önderlere ihtiyaç duyuyor. Unutulmamalıdır ki gönüllere girmek, gönül insanı olmayı gerektirir. Gönül insanı lider olmak ise insanları ve insanlığı kendine tercih etmeyi gerektirir. Hangi görüşten olursa olsun liderlerin, her insanın genetiğinde zaten hazır olan insanî değerlere daha çok sarılmaları, tüm hücreleriyle bunu yaşamaları aslında sanıldığından kolaydır. Yine unutulmamalıdır ki seçmen davranışı mantık ağırlıklı tercihten gönül ve duygu ağırlıklı tercihe yönelmiştir. Gönülden gelen oylar sonuçta etkili olacaktır.
<< Önceki Haber Gönülden gelen oylar Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER