Kılıçdaroğlu, ''
CHP'nin işveren dünyasıyla arasındaki mesafeyi kaldırmak istediklerini belirtirken
12 Haziran sonrası için de tavrını ortaya koydu.
Türk
Sanayicileri ve İşadamları Derneğinin (
TÜSİAD) 2011 genel
seçimi öncesi düzenlediği ''Siyasi Parti Genel Başkanları Toplantı Dizisi''nde yaptığı konuşmada, AB'yi bir çağdaşlaşma projesi olarak gördüklerini söyledi.
AB sürecini tıkayanın
AK Parti olduğunu ileri süren Kılıçdaroğlu, uyum
yasalarının gelmediğini, AK Parti'nin çalışmadığını savundu.
AB'nin
Türkiye'ye çifte standart uygulamasından da rahatsız olduklarını dile getiren Kılıçdaroğlu, ''
Kopenhag kriterleri diyorsunuz, tutturuyoruz kriterleri, sonra önümüze başka koşullar koyuyorsunuz. Bize tam üyelikle ilgili süre verin, biraz geç de olabilir bu ama önümüzü tıkamayın. AB'nin sorunlarına çözüm aranırken Türkiye'nin de masada olmasını istiyoruz'' diye konuştu.
Gazetelerin ekonomi sayfalarında ''AK Parti'nin başarının yer aldığını'' söyleyen Kılıçdaroğlu, ''
Başarılı bir ekonomide sekiz yılda dört kez af kanunu çıkaran bana bir tane
ülke gösterin. Eğer mali af çıkıyorsa bilin ki ekonomi yönetilemiyor, yurttaş
vergisini,
sigorta primlerini ödeyemiyor. Bu başarı olarak lanse ediliyorsa bunu anlamakta zorluk çekiyoruz.
Ekonominin iyi yönetilmediğini biliyoruz'' diye konuştu.
Ekonomiyi adım adım, saat saat yakından izlediklerini, yeni bir stratejiye ihtiyaç olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, ortalama
büyüme hızının düşük, büyümenin oynaklığının yüksek olduğunu belirtti.
İç tasarrufun düşük, büyümenin finansmanının sıcak paraya bağlı olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, ''sıcak para ülkede kalsın diye dünyanın en yüksek faizinin verildiğini'' iddia etti.
Kılıçdaroğlu, ''Büyüme istihdam yaratmıyor, istihdam düzeyi düşük, işsizlik yüksek. Ekonomide bir devrim yarattık, istihdam yaratmayan bir büyüme kavramı yarattık. Büyüme var, istihdam yok, başka bir ülkede var mı, hiç sanmıyorum. Bu ülkenin Başbakanı ekonomi bilmiyor. Eğer sizin büyüme ve istihdam politikanız yoksa sadece para politikasına mahkum olursunuz. Türkiye'nin de yaptığı bu'' dedi.
CHP olarak sosyal devleti yeniden ayağa kaldıracaklarını, yeni istihdam politikaları ve
aile sigortasını getireceklerini anlatan Kılıçdaroğlu, bu projenin reel ekonomiyi güçlendireceğini, ekonominin kırılganlığını azaltacağını belirtti.
-''BİZ BU TOPLUMSAL UZLAŞMADAN YANAYIZ''-
İş adamlarının yatırım yapmasının önünü açacaklarını ifade eden Kılıçdaroğlu, ''Önümüzdeki süreçte yeni stratejilerimizi açıklayacağız.
İklim değişikliği hakkında bir raporu önümüzdeki günlerde yayımlayacağız. Biz sadece Türkiye'yi değil dünyayı izliyoruz.
İrlanda bir dönem Avrupa'nın en
yoksul ülkesiydi, nasıl oldu İrlanda süratle
kalkınma zincirini yakaladı? Orada şunu gördük, aslında İrlanda kalkınmasını herkesin araştırmasını isterim;
toplumsal uzlaşmanın,
işçi-işveren uzlaşmasının, hükümet, işçi, işveren dayanışmasının bir ülkede çıtayı nasıl yükselttiğini orada gördüm. Biz bu toplumsal uzlaşmadan yanayız'' diye konuştu.
İşçi ve işverenleri artık karşıt gruplar olarak görmediklerini belirten Kılıçdaroğlu, aynı alanda
üretim yapan, risk üstlenen,
rekabet gücü kazandıran bir
emek birlikteliği olarak gördüklerini söyledi.
-''HER YIL YÜZDE 7, DOĞU VE GÜNEYDOĞU İÇİN YÜZDE 9,5 BÜYÜME HIZI HEDEFLİYORUZ''-
Konuşmasının ardından katılımcıların sorularını yanıtlayan Kılıçdaroğlu, bütün soruları beklediğini belirterek, şunları kaydetti:
''(Şu soruyu sorarsam acaba genel başkan alınır mı?) diye sakın düşünmeyin. Aklınıza gelen her türlü soruyu sorabilirsiniz. Nedeni şu, CHP'nin işveren dünyasıyla arasında bir mesafe vardı. Tarihi mirası belki. Biz bu mesafeyi kaldırmak istiyoruz, bu ülke için çalışmak istiyoruz. Sizler ekonominin kamu görevlisisiniz biz de
siyasetin kamu görevlisiyiz. Bireysel çıkar peşinde koşmuyoruz, ülkenin çıkarları için koşuyoruz. Demokrasimizi güçlendirelim, ekonomimizi güçlendirelim, sosyal devleti güçlendirelim, kadın erkek eşitliğini sağlayalım, dünyanın yaptığı çağdaşlaşmaya biz niye gitmiyoruz? Bunu sağlayalım. Bu açıdan özgürce sorularınızı sorabilirsiniz. Bütün sorular için vaktim var.''
CHP'nin sanayi stratejisinin ne olacağına ilişkin bir soruya karşılık Kılıçdaroğlu, ''Yaptığımız çalışmada her yıl yüzde 7 büyüme hızı, Doğu ve Güney
doğu için yüzde 9,5 büyüme hızını hedefliyoruz. Kişi başına gelirin
2023'te 31 bin 500 dolara ulaşmasını hedefliyoruz. İhracatın 650 milyar dolar, ithalatın da 750 milyar dolara çıkacağını umuyoruz. 2023 yılında hedefimiz bu. Her yıl 800 bin kişiye istihdam yaratmayı hedefliyoruz.
Kadınların iş gücüne katılımının yüzde 40'tan yüzde 55'e çıkmasını hedefliyoruz.
İşsizlik oranının da 2023'te yüzde 6'ya indirilmesini hedefliyoruz. Vergi ile ilgili raporumuzu da önümüzdeki süreçte açıklayacağız'' dedi.
Kılıçdaroğlu, ''TÜSİAD arzu e
derse sadece ekonomi bağlamında gelip bu projelerini, hedeflerini, rakamları açıklayabileceklerini, iyi bir kadroları bulunduğunu'' söyledi.
Devlet Planlama Teşkilatını tepeden tırnağa yenileyeceklerini ifade eden Kılıçdaroğlu,
BDDK ile SPK'yı birleştireceklerini,
Merkez Bankasını daha özerk bir kurum haline getireceklerini kaydetti.
-CEM BOYNER'İN AÇIKLAMALARI-
Kemal Kılıçdaroğlu, ''Türkiye'nin AB'ye üye olacağına ne kadar inanıyorsunuz?'' sorusunu ise ''AB'ye üyelik sürecinde Merkel'in ya da Sarkozy'nin anlayışının
egemen olduğu bir düzende AB'ye üyelik sürecimiz olmaz. Ama sosyal demokrat partilerin yönetimde olduğu bir süreçte Türkiye AB'ye üye olur. İngiltere'nin konumu farklı, ister Muhafazakar ister
İşçi Partisi olsun her koşulda Türkiye'nin AB'ye girmesini istiyorar.
Almanya ve
Fransa önümüzde ciddi bir
baraj olarak duruyor. Eğer burada sosyal demokrat partiler
iktidar olursa bu süreç işler'' dedi.
Türkiye'nin AB'ye mahkum olmayacağını, Türkiye AB'ye üye olsa da olmasa da Rusya'nın olağanüstü bir
pazar olduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, Orta
Asya, Arap dünyasının önemli pazarlar olduğunu vurguladı.
Başka bir soruya karşılık da Kılıçdaroğlu, siyasi partilerin kendi içinde
demokrasi olmadığını ifade ederek, ''
Kurultayda, parti içinde demokrasiyi getirme sözü verdim. Batı standartlarında bir siyasi partide olması gereken demokrasiyi getirmeye kararlıyım. Parti içi demokrasiyi getireceğiz'' dedi.
Bir gazetecinin, ''
İş adamı Cem Boyner'in dün dile getirdiği bir görüş vardı, 'insanların mutluluğu ülkenin bölünmesinden önemlidir' diye. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Kürt meselesinin çözülmesi için federasyon,
demokratik özerklik gibi konular tartılışmalı mı?'' şeklindeki sorusunu da Kılıçdaroğlu şöyle yanıtladı:
''İnsanların mutluluğu her şeyin üstünde tabii. Eğer bir ülke bölünüyorsa zaten insanlar mutlu değildir. Hangi insan 'ülkem bölünüyor' diye mutlu olabilir? Bizim siyasetin bir açmazı var, maalesef 19'uncu yüzyılın politikaları ile 21'inci yüzyılda siyaset yapıyoruz. Etnik kimliği getirdik siyasetin odağına koyduk, inançları getirdik siyasetin odağına koyduk. Etnik kimlik siyasetin konusu ise milyonlarca insanların yaşamını yitirdiği savaşlara bir bakın. Eğer inançlar siyasetin odağına konmuşsa yüzyıl savaşları vardı, aynı inançtan. Farklı mezheplerden insanların yüz yıl birbirlerini öldürmeleri... Türkiye tarihten ders almalı. Biz Doğu,
Güneydoğu'ya üçüncü yol olarak gideceğiz dedik. Herkesin inancına, herkesin etnik kimliğine saygı göstererek, onların işsizlik sorunu, onların
yoksulluk sorunu bölgenin kalkınmışlığı, kültür, sosyal sorunları... Oraya gideceğiz ve çözeceğiz. Evrensel değerlerle, hukuk içinde kalarak çözeceğiz. Hiçbir düşüncenin önüne baraj konulmasını da istemiyoruz. Oturmalıyız, uygarca tartışmasını da bilmeliyiz. Ama ülkenin birliği ve bütünlüğünden yanayım, yanayız. Öyle olmak zorundayız. İnsanımızın mutluluğu için çaba harcamak durumundayız. Var olan siyaset kültürü toplumu ayrıştırıyor, bölüyor, kimlik siyaseti artık yapılmamalı. Toplumların bölünmesi üzerine siyaset bizim açımızdan yüreğimizi kanatıyor. Toplumların bölünmesi değil beraber yaşama kültürünü geliştirmeliyiz. Eğitim politikasını da bunun üzerine inşa etmeliyiz.''
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu,
''CHP, mağlup çıkarsa yani oylarını anlamlı bir şekilde artırmazsa elbette beklemenin bir alemi yok. Bu konuda parti içi demokrasiyi, etik değerleri getireceğiz'' dedi.
Kılıçdaroğlu, TÜSİAD'a konuk olduğu toplantıda katılımcıların ve gazetecilerin sorularını da yanıtladı. Bir soru üzerine seçim kütüklerini bilgisayar ortamına yüklediklerini, herhangi bir yurttaşın kendi kimlik numarasını girdiğinde oturduğu evde kendisinin dışında başka kaç kişinin oy kullanıp kullanmadığını öğreneceğini, bunun altyapısının hazırlandığını, önümüzdeki günlerde sunacaklarını söyledi.
İlk kez oy kullanacakları saptadıklarını, listelerde yer almayanlara ilişkin çalışmaları bulunduğunu, geçmişte bu konuda sandıklara sahip çıkılmasıyla ilgili ciddi talepler bulunduğunu ve kendilerinin bu konuda çok zayıf olduklarını ifade eden Kılıçdaroğlu, bu konuda eğitim grubu oluşturduklarını, oylar konusunda dikkatli olacaklarını söyledi.
Bir üyenin, ''CHP, seçimden mağlup çıkarsa parti başkanlığına devam edecek misiniz?'' sorusuna Kılıçdaroğlu, ''CHP, mağlup çıkarsa yani oylarını anlamlı bir şekilde artırmazsa elbette beklemenin bir alemi yok. Bu konuda parti içi demokrasiyi, etik değerleri getireceğiz'' yanıtını verdi.
Kılıçdaroğlu, ''AK Parti nasıl oluyor da bu kadar oy alıyor?'' sorusuna da önlerinde ciddi bir sorun bulunduğunu, değer yargılarını değiştirmenin yasa çıkarmaktan zor olduğunu söyledi. ''Siz kafanızda belli değer yargıları oluşturmuş ve kendinizi oluşturduğunuz değer yargılarınıza tutsak etmişseniz, 'sandığa özgür düşünerek gitmiyorsunuz' demektir'' diyen Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
''Belli seçimlerde yapılan çalışmaları gördük. Yurttaş 'ya dinime oy vereceğim ya da dilime oy vereceğim' diyor. Siz ne söyleyebilirsiniz? Eğer özgür düşünen bir
beyin yoksa ve o kalıpları kıramıyorsanız, sorununuz var. Önümüzdeki en ciddi risk alanı bu. Değer yargılarını yıkmak istiyoruz, demokrasi ve
özgürlükle yıkmak istiyoruz. 'CHP ile iş adamları arasında mesafe var' demiştim, bu da bir değer yargısı. Böyle bir
algı var, algıları değiştirmek, yıkmak çok zor. Yanlış algılar oluşturuluyor. Biz de o algıları yıkmak için nasıl yapabiliriz yurttaşa neler söyleyebiliriz, bunu anlatmak istiyoruz. Öyle algılar var ki gerçekten hak etmediğimiz algılar. Bunların yıkılması bir, iki, üç yılda değil, bu algılar uzun yıllar sonucu oluşan algılar. Bu algılar bizim dışımızdaki politik kimliklerin söylemleriyle hep ayakta tutulmaya çalışılıyor. 'CHP camileri kapattı' diye bir algı... Yok böyle şey. Eğer camilerde 5
vakit ezan okunuyorsa bu ülkeyi kuranların sayesinde olmuştur ama dini siyasette kullanmadığımız için dine saygı gösterdiğimiz için, insanların inançlarını sömürmediğimiz için sömürenler tarafından farklı algı yaratılıyor. Bunu kıracağız, kırdığımız ölçüde de başarılı olacağımıza inanıyorum.''
-ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ...-
Kılıçdaroğlu, anayasa değişikliği konusunda partilerin bir araya gelebileceğini, her partiden akil insanların bir araya gelerek çalışabileceğini, bütün meselenin iyi niyette yattığını söyledi.
Kılıçdaroğlu, Bunun için her siyasi partiden 2 veya 3 kişinin bir araya gelerek daha sağlıklı bir anayasanın oluşmasına katkı verebileceklerini, kendilerinin de buna uyacaklarını söyledi.
Kayıt dışı ekonomiyi önleme konusunda sadece yasal düzenlemeler yapmak yetmediğini, idari düzenlemeler da yapmak gerektiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, çok basit düzenlemelerle pek çok şeyin önlenebileceğini, ancak bu düzenlemelerin oy kaygısı nedeniyle yapılmadığını savundu.
Kılıçdaroğlu,
kayıt dışı ekonomiyle mücadelenin kolay olmadığını, ancak bunun hiç mücadele edilmeyecek demek de olmadığını ifade ederek,
sivil toplum ve iş adamlarının desteği alınarak
kayıt dışı ile çok tutarlı ve kararlı mücadele edilebileceğini kaydetti.
Bu konuda karar alırken dikkatli olunması gerektiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, iş adamını ve sermayeyi ürkütmemek gerektiğini, bu nedenle de onların desteğiyle yola çıkmanın önemli olduğunu ifade etti.
-ULUSLARARASI LİBYA KOALİSYONUNA SAĞLANACAK KATKI-
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, uluslararası
Libya koalisyonuna sağlanacak katkıya ilişkin tezkere konusunda da şunları söyledi:
''Baskıcı rejimlerin bitmesi lazım. Kaddafi'nin de gitmesi lazım. Bu konudaki tavrımızı çok net olarak ortaya koymamız lazım. Fransa'nın tek başına yaptığını, yapmak istediğini doğru bulmuyoruz. NATO ve BM çerçevesinde olay ele alınabilirse uluslararası meşruiyet kazanabilir. Biz, uluslararası meşruiyet kazanan bir
operasyon eğer Libya'ya özgürlüğü ve demokrasiyi getirecekse, yalnız Irak'taki gibi değil. Irak'taki olayın uluslararası meşruiyeti yoktu. Burada uluslararası meşruiyet olursa, Libya bölünmeden, ikili bir yapı içine girmeden, demokrasi ve özgürlükler gelirse bir sorunumuz yok.
Tezkere gelmeden gemiler gitti. AKP'nin geleneksel tutumudur bu. 1
Mart tezkeresi de gelmeden Amerika'nın askerleri Mardin'e gitmişlerdi ama reddedilince geriye gittiler. Biz tezkerede ülkenin çıkarları neyi gerektiriyorsa o yönde oy kullanacağız. Çünkü dış politikanın iç politikaya alet edilmesini, ülkenin çıkarlarının iç politikaya malzeme edilmesini doğru bulmuyoruz. Tezkerede bu bağlamda eski büyükelçilerimiz bir araya geldiler, durum değerlendirmesi yaptılar. Bu bağlamda tezkereye biz, hükümetin bazı zikzaklarını eleştireceğiz ama olumlu oy vereceğiz.''
-''SÜREÇ GİDEREK DAHA BASKICI BİR SÜRECE DOĞRU GİDİYOR''-
Bir gazetecinin, ''Ahmet Şık'ın yazdığı kitabın dijital kopyaları toplandı.
Radikal Gazetesi'nde de
Ertuğrul Bey'in (Mavioğlu) odası arandı. Bu operasyona ilişkin ne diyorsunuz?'' sorusunu Kılıçdaroğlu, şöyle yanıtladı:
''Dünyada herhalde basılmamış kitabı
imha eden tek ülke var, o da
Türkiye Cumhuriyeti. İleri demokrasinin örneği. Daha kitap yazılmamış, basılmamış. Basıyorsunuz ve imha ediyorsunuz. Demokrasiyle bunun bağdaşır bir yönü var mı? Eğer yargıyı siz siyasete, özgürlüklere baskının bir aracı olarak kullanırsanız bu olacaktır. Zaten
referandum öncesi biz bunun böyle olduğunu söylüyorduk. Herhangi bir siyasetçi, önyargılı bir siyasetçi bir iş adamına kızdığını düşünün. Bir isimsiz ihbar mektubuyla onu 'Ergenekoncu' yapabilirsiniz. Derdini anlatmak için onu aylarca hapiste tutabilirsiniz, yargının önüne çıkarmayabilirsiniz. Gizlilik kararı alırsınız, avukatına da niye içeri alındığını söylemezsiniz.
Bizim öngördüğümüz hedeflerden birisi de demokrasi ve özgürlük sürecinde özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasıdır. Doğal
yargıç ve yargılama sürecinin başlamasıdır. Bu
sistem, İtalyan ceza hukukçusu vardı, 'bana bir kişiyi gösterin iki cümleyle ben onu idam sehpasına çıkarırım' diye... Türkiye, bugün o süreci yaşıyor.
Gazetecinin elinde, evinde gizli
belge olmazmış. Ne demek
gizli belge olmaz. Gazeteci haber yapar, belgeye dayandırır, bu belgeler bazen 'gizli' damgalı da olur. Kaldı ki o gizli damgalı belgeler ahım şahım
gizli belgeler de değil herkesin elinde olan belgeler. Haberin ham maddesidir o belgeler. O belgeyi yazdığı zaman varsa suç, yargılama olur, eğer haber olmuşsa zaten onu suç olarak adlandıramazsınız ama süreç, giderek daha baskıcı bir sürece doğru gidiyor.''
-''İNSANLAR BAŞÖRTÜLÜ OLABİLİRLER, ENGEL YOK Kİ ZATEN''-
Kılıçdaroğlu,
holding sahibi ya da akademisyen kadınların dışında diğer kadınlara da siyasette yer verip vermeyecekleri yönündeki soru üzerine de kadınlara seçme
seçilme hakkı verildiğini ama kadınların büyük bir kısmının bunun ne anlama geldiğini bilmediklerini ve mücadele ederek almadıklarını belirterek, ''Şimdi önlerinde bir mücadele alanı var.
Erkeklerle mücadele edecekler. Ön seçime giren kadın
adayların sayısı fazla ise güzel bir olay, birebir mücadele ediyorlar. Daha fazla mücadele etmelerini istiyoruz. Kadın milletvekili sayısı daha fazla olacak. Holding sahibi ve akademisyen kadınların dışında başka kadınlar da olacak'' dedi.
Kılıçdaroğlu, ''
Anayasanın hangi maddeleri sizce değiştirilemez?'' yönündeki bir soruya da, ''İlk 4 maddesi'' yanıtını verdi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin'in ''Başörtülü aday olabilir'' yönündeki görüşüne ilişkin soru üzerine de Kılıçdaroğlu şunları söyledi:
''İnsanlar başörtülü olabilirler, engel yok ki zaten, geçmişte de vardı. MHP'den bir
arkadaş başörtülüydü, İçtüzüğe uygun olarak geldi Genel Kurul Salonuna girerken başını açtı, kimse de bir şey söylemedi. Yani dışarda herkesin giyimi kuşamı özgürdür, ona kimse müdahale edemez, ama ben de
Meclis Genel Kurulu'na kravatsız giremem. Kadın milletvekilleri pantolonla giremez. Belli kuralı vardır. Devlet dediğin belli kurallar bütünüdür. Biz de o kurallara saygı duyacağız, uyacağız. Bir kişinin dışarda
türban, başörtüsü takması, pantolon, manto giymesi çarşaf giymesi bizim ilgi alanımızın dışında. Ama devlet dediğimiz kurumun içinde olacaksa konulan kurallara hepimizin uyması gerekiyor.''
Kılıçdaroğlu'nun bu yanıtı salonda bulunanlar tarafından alkışlandı.
AA