Cumhurbaşkanı'nın dış gezilerine katılan basın mensuplarının, kendileri kadar şanslı (!) olamayan meslektaşlarına tur bindirmeleri yetmezmiş gibi bir de dar dairedeki sohbetleri kaleme dökmeleri katlanılır iş çilesi olmasa gerek. Adam göğsünü gere gere “Cumhurbaşkanı'ma sordum!” diye başlıyor. Bundan daha ağır mesleki yıpranma olur mu?
Turkish Air Force One'a kapağı atınca daha mı fazla ilham geliyor dersiniz? Belli bir yükseklikte insanlar farklı bir aydınlanma falan mı yaşıyorlar acaba? Kim bilir belki de ikram servisindeki menü sıra dışıdır. Ne yedikleri konusunu pek açmıyorlar ama hallerinden memnun oldukları belli.
Dış gezilere çıkarken “Ben dönünceye kadar bununla vakit geçirin!” numaraları eski stratejilerdendir. Cumhurbaşkanı Türkiye'den ayrıldıktan sonra her şey rolantiye alınıp boşa benzin harcanıyor. Hazret neden endişe ediyorsa? Bir sonraki cumhurbaşkanını seçme konusundaki son mesaj yeni anayasa söylentileri ile de bir araya getirseniz ciddi bir ilgi uyaracağı yok. Dış geziye çıkarken uçaktan aşağı bırakılan 50+1 meselesinin teklif olmaktan ziyade, adres ve hedefi belli bir tehdit olduğu aşikar.
İki on yıllık iktidar döneminden sonra, mevcut hükümet ve Saray'ın siyasi işleyiş bir yana ticari ilişkilerdeki geri ödeme konusundaki anlayışsızlığı derin bir kriz haline geldi. İç ödemeler ayrı bir kriz, dış borçların faizleri apayrı bir facia.
Gazetelerin yazdığı doğru ise, Almanya'da savaş uçağı pazarlığında eli boş dönen Saray şimdi aynı ısrarlı talebi İngiltere'de sürdürüyormuş. Küçük Damat'ın hobileri arasında olan savaş uçağı üretimine ne oldu? “Bizimki yetişmeyecek, dışarıdan bir kaç tane ithal edelim!” diye düşünüyor olabilirler. Hani şu, dört büyük takımın dış oyuncu oynatma merakına benzer bir uygulama. Zaman kazanmak da bir strateji, öyle değil mi?
Almanya ve İngiltere'ye ağır miktarlarda borçlu olduğu bilinen hükümetin yeni taleplerine, mal sahiplerinin sorduğu soru şüphesiz “Nasıl ve hangi birim ile ödeyeceksiniz?” şeklinde olacağı kesin. Yoksa aldığınız ürünü nerede kullanacağınız ya da çürümeye bırakacağınız konusu kimsenin umurunda değil. Siz paradan haber verin. Eğer Türk yetkililer hala “Rus Rublesi, Çin Yen'i, İran Riyali (An itibariyle 1 dolar, İran Riyali ile 42.262.500 TL'na tekabül ediyor!), Cumhuriyet Altını ya da Türk Lirası ile ödeyeceklerine ikna etmeye çalışıyorlarsa, uçak pazarlığının bir yere varmayacağını tahmin etmek zor değil. Son bir ay içinde sırtını bu saydığımız ülkelere dayayıp anti-Amerikan öfkesine kapılınca, geri ödemeyi dolar ile yapacaklarını söylemezler herhalde.
Hükümetin dış alımlar ve ödemeler ile ilgili itibar kaybı, sadece ödeme birimi konusundaki belirsizlikle sınırlı değil. Ekonomi konusundaki denemelerin her seferinde boşa çıkması hükümeti, borçlarını ödemektense Avrupa ile mülteciler üzerinden sürtüşme çıkarıp borçlardan kurtulma çarelerine zorluyor ve bu da Türkiye'nin kredi notunu tüketiyor. Ekonomi Bakanı'nın Ortadoğu, Saray'ın da Avrupa gezilerinden derde derman bir iksir bulunamadı.
Saray ve hükümetin geri ödeme konusundaki bu zaafı kendilerini iktidar ortağı olarak gören koltuk değneği muhafazakar kesime olan diyet borcu konusunda da kendini hissettiriyor. Kritik bakanlıkların el değiştirmesinin hemen ardından iktidar ve milliyetçi kesimin aralarına giren soğukluk, balayı dönüşü boşanan eşlerin halini andırıyor. O görkemli seçim zaferinden sonra, cicim aylarının bıçak gibi kesilivermesi hayra alamet değil. Yaz aylarında milliyetçi kanat içindeki gizlenemeyen iç temizliğin gayr-ı meşru ilişkilerdeki töre cinayetlerine dönüşmesi artık herkesi rahatsız etmişe benziyor. Cinayetler konusunda meclis araştırması tekliflerinin iktidar ve ortakları tarafından sürekli engellenmesi işin gizemini daha da artırıyor.
Turkish Air Force daha Türkiye semalarında iken bir sonraki cumhurbaşkanlığı seçimi ile alakalı 50+1 teklifinin Saray'ın iktidar ortaklarından sıkıldığının bir göstergesi olduğu gayet açık. Son bir kaç haftadır İçişleri Bakanlığı'nın mafya ve organize suç örgütleri üzerine yoğunlaşan operasyon merakı, mafya liderleri ile selfie çektirmeye bayılan koltuk değneği iktidar ortaklarını rahatsız etti. 50+1 konusunu kendi kalelerinde gol olarak gören parti liderleri meseleyi sineye çekmektense “Biz olmasak, Saray'da değildin!” hatırlatmasını yaptılar. Anlaşılan o ki, altı ay önceki seçimin hesap dökümü ve kar paylaşımı hala tamamlanmamış.
Eğer Saray, dış ödemeler konusunda alışkanlık haline getirdiği geri ödeme ilkesizliğini iktidarı borçlu olduğu muhalefeti oyalama taktiği olarak kullanırsa, koltuk değneği muhalefetin erken seçim kartı ile yüzleşmek zorunda kalabilir. 2002'de Türkiye'yi erken seçime taşıyan motivasyon buna benzer bir öfke patlamasıydı. Bir tutam ot, iktidarı bayırdan aşağıya yuvarlayabilir.
Cumhurbaşkanlığı uçağındaki menü konusunda bir ipucuna rastlamadık ama eğer menüde kola ya da emperyalist diyet türlerine dair bir duyum alırsam, gözünüzün yaşına bakmam meclis başkanına iletirim, haberiniz olsun! Uyarmadı demeyin!
Tam bitirmek üzereydim ki, Büyük Damat'ın ekonomiden sorumlu olduğu günlerde cari açığı kapatmak için mafya yapılanmalarından yardım istediği ile alakalı dedikoduları aklıma geldi. Olmadık zamanda gemiden atılma riski ile karşılaşan iktidar ortakları “Biz olmasak Saray'da değildin!” tehdidi ile bunu ima ediyor olmasınlar? Geri ödemenin zamanında yapılmaması mafya raconunda neye tekabül eder ehline sormak lazım.