12
Eylül 2010'daki anayasa değişikliğiyle, memurlar, sınırlı bir toplu
sözleşme imkânına kavuştular. "Sınırlı" dememin sebebi,
grev hakkının bulunmaması. Buna mukabil, eskiden devlet yetkilileriyle, memur
sendikaları anlaşmamışsa Uzlaşma Kurulu devreye girerdi. Ama bu Kurul'un verdiği karar hükümet açısından bağlayıcı değildi. Zamları,
Bakanlar Kurulu re'sen belirlerdi. Bugünkü düzende ise, devlet temsilcileri, sendika yöneticileri ve 2
öğretim üyesinin katıldığı bir
Hakem Heyeti mevcut. Hakem Heyeti'nin kararı taraflar açısından bağlayıcı.
Memurun greve gidebilmesi uzun yıllardır tartışılır. Ama hiçbir hükümet, -buna solcusu da dahil- bu hakkı tanımadı. Sebebi Türkiye'de, memur kavramının çok geniş olarak yorumlanması. Bizde, devlette çalıştığı için
şoför de, odacı da, çaycı da, öğretmen de, herkes memur. Pek çok ülkede sadec
e devlet eliyle yapılması zorunlu olan faaliyetleri gerçekleştirenler memur addediliyor. Bugün, bir öğretmene "Memur olma, buna mukabil,
işçi sıfatıyla grev hakkına sahip olacaksın" denilse, bu teklifi kabul eder mi? Tabii ki etmez. Zira memuriyette
iş güvencesi var.
Bütçeden memura ayrılan pay, yıllar içinde büyük ölçüde arttı. 2002'de % 18.4 iken; 2012
personel harcamaları
bütçe ödeneğinin % 28.2'sine kadar yükseldi. Mutlak rakamlara bakılırsa, 2002'de 22 milyar liraydı; 2012'de 99 milyar lira.
Ortalama memur
maaş artışıyla
TÜFE'yi kıyas eden rakamlar da, kamu personelinin enflasyona ezdirilmediğini ortaya koyuyor.
***
Sadece 2003'te, ortalama memur maaş artışı,
tüketici fiyatlarının (TÜFE) altında kalıyor. Ama sonraki yıllarda, maaşlar, hep TÜFE'nin üzerinde seyretmiş. 2011'de, tüketici fiyatları % 10.5 artarken, memur maaşları % 14.1 yükselmiş. Ayrıca, enflasyon öngörülenden yüksek çıktığında, yılbaşında
maaş farkı veriliyor. Nitekim, 2012 başında memur,
enflasyon farkı olarak % 2.7 zam aldı. (Kaynak:
Maliye Bakanlığı)